Ölüm

Takdim

Babamı Özlüyorum

İnsanlar, genellikle her zaman beraber oldukları varlıkların değerini yeterince bilemez. Bunun gerçekliği, aile hayatında daha belirgin bir tarzda yaşanır. Her gün görüştüğünüz ve bir arada olduğunuz için sık sık sürtüşüp çatıştığınız anne, baba, eş ve çocuklarınızdan uzaklaşmak zorunda kaldığınızı düşünün. Birden o insanların sizin için ne kadar önemli olduğunu fark etmeye başlarsınız. Bir de onları kaybederseniz, artık kavuşmak mahşere kaldığından, kaybın içinizde doğurduğu boşluk giderek büyür, sonra da içinizi büyük bir acı kaplar.

Annesiz büyüyen çocuklar, bir tarafı yıkılmış ev gibidir. Çocukluğumuz yaz günlerini, beni çok seven ve erkek çocuğu olmayan dedemin çiftliğinde geçirdiğim için, anne eksikliğinin çocuklarda nasıl bir yara oluşturduğunu bilirim. En çok da bütün çocuklar oyunu bırakıp annesinin sesine koşarken, bir taşa oturup annemi özlediğim akşam üstlerinde ağlamaklı olduğunu hatırlarım.

Bir Kız Kulesi Macerası

Sıradan bir hikâye değil bu; kendi hayat hikâyemde kayboluşumun hikâyesi… Anlatacak çok şey var aslında, ama anlatmam gerekenlerin bir çoğu halüsinasyon bir kısmı da simülasyon. Bilmenizi istediğim tek şey bu hikayenin bir başlangıcı olan her şey gibi zamanla değiştiği ve acizleşerek sonlandığı kadar gerçek oluşudur.

Hayata yeniden sarılmak

Bu kitapta, yazarken en sevimsiz bulduğum ve en keyifsiz yazdığım bölümün bu bölüm olduğuna inanmanızı isterim. Ne kadar uzman olursanız olun, konunuzda ne kadar profesyonel olursanız olun, konu ölüm ve çocuk olduğunda etkilenmemeniz elde değil. Ya da en azından benim için böyle. Bu bölümün sonuna geliyoruz. Bu satırları yazarken beni tek mutlu eden şey, sizlerin sorunlarına ve aklınızdaki soru işaretlerine biraz olsun ışık tutacağımı bilmek oldu.

Konuşmacı olarak katıldığım her seminerde, neden annesi ya da babası ölen çocukların durumu ile ilgili bir yayınım olmadığı sorusu ile çok sık karşılaştım. Sadece bu konuda, anne-babalara rehber olacak bir kitabın çok kısıtlı olabileceğini düşünüyordum. Anne-Baba Olma Sanatının çatısını hazırlarken aklımda hep bu konu vardı. Umarım amacına ulaşır.

Pes etmeyin

Yaşı küçük çocuk ya da çocuklarla bir babanın yaşamını sürdürmesi tabiî ki kolay değil. Öneriler ne kadar çok olursa olsun, uygulamak her zaman için zordur. Önerileri hemen uygulamaya geçirmek ve başarılı olmak mucize gibi bir şeydir. Kimi zaman duygularınız yapmanız gerekenlere engel olur, kimi zaman yaptıklarınız düşüncelerinize ters gelir ve çoğu zaman da ilk denemelerde başarısız olursunuz.

Bir daha denemekten çekinmeyin, bir daha uygulayın, bir daha yeniden başlayın. Asla umutsuzluğa düşmeyin, kendinizi beceriksiz olarak nitelemeyin. İçinde bulunduğunuz durumun kolay olmadığı gerçeğini hatırlayın ama pes etmemeye de kararlı olun.

Hayattan uzaklaşmayın ve sosyal olun

Erkekler kendilerini her ne kadar güçlü sanıyor olurlarsa olsunlar, bu anlamda ne kadar inat ederlerse etsinler, bilim insanları kadınların duygusal dünyalarının daha güçlü olduğunu söylüyor. Kadınlar zorluklara ve acılara karşı, erkeklere göre daha dayanıklılar. Kadınlar sorunlar karşısında, erkeklere oranla daha pratik ve hızlı çözümler üretebiliyorlar. Eşini kaybeden kadınlar günlük yaşama ve şartlara, eşini kaybeden erkeklere göre daha çabuk uyum sağlayabiliyorlar.

Çocuğunuzdan uzaklaşmayın

Bazı erkekler eşlerini kaybettikten sonra, geçici bir süreliğine çocuklarından uzaklaşırlar. Çocuklarıyla ilgilenmezler, onlarla zaman geçirmeye dayanamazlar. Bazı erkekler ise ilk zamanlar çocuklarını görmeye bile tahammül edemezler. Tamamen psikolojik kökenli olan bu tepki erkeğin kendisine gelmesiyle sona erer. Ancak çok uzun sürdüğü zaman çocuğu da olumsuz etkiler. Zaten annesini kaybetmekten dolayı oldukça örselenen çocuk bir de babasından uzak kalınca kendisini tamamen güvensiz bir dünyanın içinde hisseder.

Eşinizi kaybetmiş olmanın acısı ne kadar büyük olursa olsun çocuğunuzdan uzaklaşmayın. Onun size ihtiyacı olduğunu asla unutmayın. Eşini kaybetmiş bir baba şöyle demişti: "Kızımı her gördüğüm an, eşim aklıma geliyor ve dayanamıyorum." Eğer siz de benzer duygular hissediyorsanız psikolojik yardım almanız gerekiyor demektir.

Akrabalarınızdan destek alın

Eşinizi kaybettinizse sizi zor günler bekliyor demektir. Bu zor günleri geçirirken çocuğunuz ya da çocuklarınızı büyütme konusunda akrabalardan destek almak sizi biraz olsun rahatlatacaktır. Anneanne, babaanne, teyze, hala gibi, çocuğa yakın kişilerin size destek vermelerine izin verin. Bazı babalar bu konuda sert davranıp yardım kabul etmezler, çocuklarını tek başlarına büyütmeye kararlı olduklarım söyleyerek çevrelerindeki insanları da uzaklaştırırlar. Ancak bu dönemde evin kalabalık olması, siz işe gittiğinizde çocuğa bakacak birilerinin olması ya da çocuğu okuldan karşılayacak birinin olması gerekmektedir. Eve alınacak bir yardımcı yemek, temizlik işlerini yapabilir ama olayın sevgi boyutunu da düşünmeniz gerekir. Sizin sevginizin yanı sıra, akrabaların sevgileri de çocuğa ilaç gibi gelecektir.

Annesinin öldüğünün çocuğa nasıl ve ne şekilde söyleneceği konusunda bir önceki bölüme bakabilirsiniz (bkz. "Eşi ölen anneler"). Yaşlara göre ölümün çocuğa nasıl söyleneceğini, tekrar olmaması açısından bu bölümde yazmaya gerek duymuyorum.

Eşi ölen babalar

Babasını kaybeden çocukların durumunu, annesini kaybeden çocukların durumuna göre daha iyi görürüm. Çünkü çocuk belli bir yaşa kadar annesine bağlıdır. Anne sevgisi çocuğun dünyasında son derece önemli bir yer tutar. Kız olsun, erkek olsun, her çocuk anne sevgisi ile beslenir ve büyür. Kız çocuklar kendilerine annelerini model alırken, erkek çocuklar da iç güdüsel olarak annelerini mutlu etmek için kendilerince uğraşırlar.

Lise yıllarımda sınıfta bir kız arkadaşımız vardı. Yanlış hatırlamıyorsam lise ikideydik. Çok sessiz bir kızdı, kimseyle uzun uzun konuştuğunu görmezdik. Bazı günler gömleği ve eteği ütüsüz değil ama buruşuk gelirdi. Dersleri ne çok iyiydi ne de çok kötü. Orta derecede bir öğrenciydi. Tenefüslerde sınıftan dışarı çıkmazdı ve hiçbir organizasyona katılmazdı. Sanki sınıfta sadece bedeni vardı, ruhu yok gibiydi. Ama her zaman güler yüzlüydü, kimseyle kavga etmezdi, hocalara çok saygılı davranırdı. O kıza her baktığımda, içinde hüzün olduğunu hissederdim. Ne kadar güler yüzlü olsa da yüreğinde büyük bir acı varmış gibi gelirdi bana.

Çocuğa babasının ölümü nasıl söylenmeli?

Çocuk söz konusu olduğunda ölüm olayı anne açısından daha da açıklanamaz bir hal alır. Sadece anne değil, ailenin diğer fertleri de, babasının öldüğünü çocuğa nasıl söyleyeceklerini bilemezler. Sonuçta bu, insanın başına bir kez gelen bir olaydır ve kişiler bu konuda deneyimsizdirler. İlk akla gelen, çocuktan babasının öldüğünü saklamak olur. Çocukların yaşlarına göre, ölüm olayını algılamaları farklıdır.

1-2 yaşlanndaki çocuklar: Babalarının öldüğünü fark etmezler.

Duygusal travmayı aşmak için uzman yardımı alın

Ölüm, insanın kontrol edemediği hayattaki tek olaydır. Yaşamda hemen hemen her durumu kontrol edebilen insan, bir tek ölümün kontrolünü keşfedememiştir ve asla da keşfedemeyecektir. Günümüzde bilim insanları mikro enjeksiyonla aileleri çocuk sahibi yapmayı, hatta insan kopyalamayı bile başarmışken, insan ömrünü üç yüz yıla çıkarma çalışmalarını sürdürürken, ölüme çare bulamamışlardır. Bu nihai yani kaçınılmaz son er ya da geç hepimizi beklemektedir.

Kontrolümüzde olmayan ve ne zaman başımıza geleceğini bilmediğimiz ölüm hayatımızda aniden belirince, onunla ve onun getirdiği duygularla başa çıkmak da bir o kadar zor olmaktadır. Yakınlarını kaybeden insanların duygusal travmalarını aşmaları için gerek psikiyatrik gerekse psikolojik yardım almaları uzmanların önerileri arasındadır. Hele ölüm aniden olmuşsa ve kişi ya da kişileri şoka sokmuşsa bu yardımdan kaçınmamak gerekir.

Çocuğunuza bağımlı olmayın

Eşlerini kaybeden annelerin, çocuklarına aşırı bağımlılık geliştirdiklerini gözlemliyoruz. Eşini trafik kazasında kaybeden bir anne, çocuğunu servis aracıyla okula göndermiyor, kendisi götürüyordu ve okul ders saatleri bitene kadar okulda bekliyordu. Çocuğunu sokakta oynaması için çıkarmıyordu, kısacası çocuğuna izole bir hayat oluşturmuştu. Yaz tatiline başka bir şehre gitmiyorlar ve her an birlikte, sanki bitişik yaşıyorlardı. Bu durum çocuk için de geçerliydi. Çocuk da annesine o kadar bağımlıydı ki, on yaşında olmasına rağmen, annesini terapi odasına aldığımda, dışarıdaki bekleme odasında oturamıyor, annesinin yanına gelmek istiyordu. Geceleri birlikte uyuyorlar, ayrı odalarda yatamıyorlardı. Bu vaka aşırı bir örnek olabilir ama bazı davranışları tüm anneler yapabiliyorlar. Bu davranışlar arasında;

• Çocukla birlikte yatma,
• Sürekli çocuğun başına kötü bir şey gelecek duygusu ile endişelenme,
• Çocuk için kaygı duyma ve bu kaygıyı aza indirmek için çocuğun günlük yaşamında yapması gerekenleri kısıtlama,

Hayatta tek başına kalmak

Evlilik ister uzun yıllardan beri, isterse kısa zamandan beri devam ediyor olsun, eşi ölen kadınlar kendilerini hayatta tek başlarına kalmış gibi hissediyorlar. "O benim her şeyimdi. Onu kaybedince hayata karşı yapayalnız kaldım" diyen pek çok kadın var. Çocuğunu tek başına nasıl yetiştireceğini düşünen anne sayısı az değil.

Gönül ister ki, tüm çocuklar anne-babaları ile büyüsünler, aileler dağılmasın, insanlar sevdiklerinden ayrılmasın, ölüm denilen bilinmezlik hiç olmasın. Ama hayatın gerçekleri böyle değil. Aslında hayat her anıyla bizi ölümle sınırlıyor ancak bizler farkında değiliz.

Eşi ölen anneler

Ölüm, yaşayan her insana sevimsiz ve soğuk gelen bir kavramdır. Yaşarken ölümü düşünmek bize acı vereceğinden, savunma mekanizmalarımız o kadar gelişmiştir ki, yaşarken ölümü aklımıza bile getirmeyiz. "Nasılsa benim başıma gelmez" düşüncesi kişiyi hiç ölmeyecekmiş gibi davranmaya ve düşünmeye yönlendirir. Zaten her an ölümü düşünmek sağlıklı bir düşünme biçimi değildir. Kişi her an ölümü düşünerek yaşıyorsa zaten yan ölü anlamına gelir. Psikolojik güçlükleri olan bu kişilerin tedavi olmaları şarttır.

VASIYETIN HUKUKI HÜKÜMLERI

Vasiyet, bütün alimlere göre lâzım (bağlayıcı olmayan) bir akittir. Çünkü bir teberrudur. Vasiyette bulunan vasiyete karşılık bir şey almamaktadır. Dolayısıyle, ister sağlıklı halinde, ister hastalık halinde vasiyet etmiş olsun, istediği zaman vasiyetinin tamamından veya bir kısmından dönebilir (Ibn Kudâme, a.g.e., IV, 518; Zeylaî, Tebyinü'l-Hakaik, VI,186; Meydanî, el-Lilbab Şeriru'l-Kitap IV, 178; Şirbînî; Muğni'l-Muhtâc, III, 71, 72).

Şartlarını haiz olan bir vasiyet sahihtir. Vasiyet mutlaksa, musî öldüğünde ve musa leh kabul ettiği andan itibaren, bir zamana veya şarta bağlı ise şartın tahakkuku ve zamanın gelmesinden itibaren vasiyet edilen mala malık olur. Vasiyetin infazı miras taksiminden önce gelir. Ölünün bıraktığı terikede yapılacak ilk işlem, techiz ve tekfin, sonra borçların ödenmesi, peşinden de vasiyetlerin infazıdır (Seyyid Şerif Cürcânî, Şerhu Feraizi Siracıyye, 2-5).

VASIYET ÇEŞİTLERİ

Vasiyet bir olay veya zamanla kayıtlı olmazsa, mutlak vasiyet, belirli bir olayla veya zamanla "şu isim olursa", "şu zamana kadar ölürsem." gibi kayıtlı olursa mukayyet vasiyet; mûsâ bihin miktarı, malın üçte biri, dörtte biri gibi bir oranla değil, belirli bir miktarla belli olursa mürsel vasiyet; miktar belli edilmeden terikenin üçte biri dörtte biri gibi bir oran vasiyet edilirse bu vasiyete de gayrı mürsel vasiyet denilir. Vasiyet edilen şeyin mal veya menfaat olması bakımından da vasiyetler, vasiyye bi'l-mal ve vasiyye bil'l-menfaat kısımlarına ayrılırlar (Bilmen, a.g.e., V,115; Vehbe ez-Zühaylî, el-Fıkhu'l-Islâmî ve Edilletuhu, VIII, 9).