Haklı mı mutlu mu olmak istersiniz!

Mail adresime, “Haklı olmak mı istiyorsun, yoksa, mutlu olmak mı?" deye bir mesaj geldi.. Evet, herkesin devamlı sorması gereken en önemli sorulardan biri de bu." Haklı mı olmak mutlu mu olmak!”

Hayatta, çoğu zaman ikisi de mümkün değildir. Haklı olmak ve iddialarımızı savunmak hem muazzam miktarda zihinsel enerji tüketir hem de hayatımızdaki insanlarla aramızda mesafe koyar. Haklı çıkma ihtiyacı, ya da başkasının hatalı olduğunu ispatlama arzusu, çevremizdeki insanları sürekli savunmada olmaya yönelteceği gibi bizi de baskı altında tutar.

Buna rağmen çoğumuz kendi doğrularımızı, başkalarının yanlışlarını kabul ettirmeye çalışarak zaman ve enerji tüketiriz. Birçok insan farkında olarak ya da olmayarak başkalarına hatalı olduklarını ispatlarsa, onların bunu minnettarlıkla karşılayacağını ya da en azından bir şeyler öğreneceklerini sanır. Bu çok yanlış bir düşüncedir! Bir düşünün:

Bugüne dek hiç haksız olduğunuz söylendiğinde,siz bunu söyleyen kişiye içten "Sen haklısın; bana haksız olduğumu gösterdiğin için çok teşekkür ederim" dediniz mi? Ya da; tanıdığınız bir kimse hatasını düzelttiğiniz veya, haklı çıktığınız için size teşekkür etti mi? Bırakın teşekkürü, bunu samimi olarak kaç kişi kabul etti ? Elbette etmemiştir. İşin gerçeği sudur:

Hepimiz öne sürdüğümüz iddialara başkalarının saygı gösterilmesini ve bunların anlaşılmasını isteriz. İnsanların en büyük arzularından biri, kendisini başkalarının dikkatle dinlemesidir. Ve dinlenmeyi bilenler herkes tarafından en çok saygı ve sevgiyi görürler. Karşılarındaki insanı ikide bir düzeltme alışkanlığı olanlarsa, pek sevilmezler ve herkes onlardan kaçmaya bakar.

Bütün bunlar, haklı çıkmak hiçbir zaman uygun değildir, anlamına gelmez; İnsanın gerçekten haklı çıkmasını istediği durumlarda vardır. Hiç taviz vermek istemeyebileceğiniz ilkeler olabilir. Burada düşündüklerinizi açıkça söylemek önemlidir.

Ama çoğu zaman İnsanın egosu öne çıkar ve kavgasız geçebilecek bir konuşmanın niteliğini bozar. Bu, ille de haklı çıkma isteğinden ve ihtiyacından kaynaklanır. Daha sevimli olmanın en güzel yolu, haklı çıkmanın zevkini ve süksesini başkalarına bırakmaktadır. Düzeltme huyunu bırakın. Bu huydan vazgeçmek ne kadar zor gelse de emin olun çabanıza değecektir. Birisi size " Bence en önemli şey.." diye başladığında, hemen onun sözünü kesip " Hayır daha önemlisi şudur.." veya , buna benzer yüzlerce sesli sözlü teklif düzeltme yapmak yerine, bırakın karşınızdaki insanın yorumu öyle kalsın.

Böylece çevrenizdeki insanlar size karşı daha az savurgan, daha çok sevgi dolu olacak, nedenini tam olarak anlamasalar bile, size karşı tahminlerinizin ötesinde bir beğeni duyacaktır. Siz de, onların mutluluğuna tanık olup buna katılmanın bir ego çatışmasından çok daha tatmin edici olduğunu keşfedeceksiniz.

En temel ilkelerinizden ve yüreğinizde biçimlenen fikirlerden taviz vermeniz şart değildir, ama bugünden başlayın ve bırakın çoğu zaman da "Başkaları haklı oluversin!” Siz gerçekten haklı iseniz, söylemesenizde bir gün haklılığınız zaten ortaya çıkacaktır. Çünkü gerçekler gizli kalmaz! Zaten dinimiz de, münakaşayı terkedip, haklı olduğu halde karşısındakine, ben haksızım sen haklısın diyene cennet vadediyor. Bu konu ile ilgili olarak Peygamber efendimiz şöyle buyuruyor:

“Sizden öncekiler sırf bunun yüzünden helak oldu. Bırakın münakaşayı! Münakaşanın faydası yoktur. Mümin münakaşa etmez. Münakaşa eden iki kişi ziyandadır. Münakaşa edene kıyamette şefaat etmem. Haklı olduğu hâlde münakaşayı bırakana, Cennetin kenar, orta ve yüksek yerinde üç köşk verileceğine kefilim. Putlara tapmaktan sonra Rabbimin ilk yasak ettiği şey münakaşadır.” (Taberânî)


Konular