Kadir Gecesi

Kadir Gecemiz Mübarek olsun

kadri büyük bir kitab,
kadri büyük bir meleğin diliyle
kadri büyük bir elçinin eliyle
kadri büyük bir ümmete
indirildi bu gece..

I.
bu gece kadrinin bilindiği gece..
bu gece kadrini bilmen gereken gece..
bu gece kendinden fazlası olduğun gece..
bu gece varlığının göklere taştığı gece...
bu gece....
Erişilmeyen raflardan sofrana indirilenin paylaştırıldığı gece...
Ellerin uzanamadığı yücelerden avuçlarına doldurulanların taksim edildiği gece...
Sonsuzluk müjdesinin, ölümsüzlük tesellisinin yeryüzünün açık yaralarına merhem edildiği gece...


II.

Hep şikayetçi değil miydin kuyrukta bekletilmekten? Sıradan sayılmaktan? Önemsenmemekten? Sesini duyuramamaktan?

Ne kadar heveslendin ünlü biri olmaya? Herkesçe tanınmayı çok isterdin. Hiç kuyruğa sokulmamayı, bekletilmemeyi.... Söylediğinin dinlensin isterdin. Önemsenesin. Adın dünyada büyük harflerle yazılsın diye bekledin.

Şimdi sırası işte..
Bu gece kadir gecesi.
Kadrinin sayıldığı gece.
Hatırının bilindiği gece..
Rabbin seni sırada bekletmiyor; hemen huzuruna alıyor.
Hatırını sayıyor.

Kadir Gecesinin kadrini biliyor muyuz?

Büyük bir ülkenin sahibi ve sayısız hazineleri bulunan bir padişah tahta çıkışının yıl dönümünde, sarayın kapılarını halka açıp şöyle bir ilân yaptırmış:

“Ey millet! Herkes dilediği kadar altın, pırlanta, elmas, zümrüt, inci, mercan, zebercet alsın. Kabınızı getirin, istediğiniz kadar doldurun.”

Bedavadan hazinelerden gönlünce yararlanmak iyiymiş, hoşmuş ama; padişahın bir şartı varmış.

“Herkes hazineye akşamla sabah güneşin doğuşu arasında girebilecek.”

Halkın bir kısmı:

“Kim geceleyin uykusunu bırakıp da kalkacak, madem bir iyilik yapacaksın, evimize göndersene, deyip mışıl mışıl uyumuş.”

Bir kısmı ise:

“Gece de olsa gidelim. Fırsat bu fırsat, belki bütün ömrümüzde kazanamayacağımız kadar bir hazineye sahip oluruz” diyerek saraya koşmuş. Ama birkaç dakikada hazineden biraz altın ve mücevher alıp hemen evine gelip uyumuş.