Kadın-erkek

Eğitimli Kızların Evden Uçuşu

Geçenlerde kızımın matematik öğretmeninin, yemek pişirmeyi bilen var mı? diye sorduğunu, kendisinin ise “bilmiyorum” dediğini, “bilsem de söylemezdim” şeklinde ekleyerek anlatması, toplumsal değişmenin çok çarpıcı bir göstergesidir.




Modernizmin getirdiği yeni hayat şartları dünyanın en kadim kurumu olan ailenin temel yapısına etki ederek keskin değişikliklere neden olmuştur. Şüphesiz bu durumdan en çok kadının aile içindeki statüsü etkilenmiştir.






Günümüz şartlarının her alanda azami ihtisaslaşma sağlamasıyla ev hanımlığı gibi her tür çeşitliliği içinde barındıran faaliyetler de bu gelişimden nasbini almış ve birçok iş gibi ev işleri de uzmanlarına havale edilmeye başlanmıştır.


Evlenirken...

Hayatınızı bir başka hayatla birleştirmek ve bütünleştirmek düşüncesi kimi zaman sizi ürkütmüş olsa da sevdiğiniz insanla bir ömür boyu, hani derler ya, iyi günde, kötü günde hayatı paylaşmak isteği daha ağır basar ve kanunlar önünde de aşkınızı, sevginizi pekiştirerek evliliğe adımınızı atarsınız.

Evlenen her kadın ve erkeğin evlilikten, mutluluk başta olmak üzere pek çok beklentisi vardır. Eşlerin kendi bireyselliğine göre farklılıklar gösteren bu beklentiler zaman içinde eşlerin birbirinin beklentilerine yanıt vermesi ve uyum sağlamasıyla dengeye girer. Eşler benim dediğim olacak şeklinde tepkiler gösterirlerse, kendi aralarında bir kişilik savaşına, diğer bir deyişle kişilik çatışmasına girerler, ki bu durum evliliğin olumsuz yönde ilerlemesine ve hatta bir süre sonra bitmesine bile neden olabilir. Oysa hiç kimse evliliğe bitirmek için adım atmaz.

ZINA CEZASI (HADD-I ZINA)

Evli erkek ve kadın için recm (taşlayarak öldürme), bekâr erkek ve kadın için yüz sopa (celde) vurmaktır: "Zina eden kadın ve zina eden erkeğin her birine yüz değnek vurun. Allah'a ve ahiret gününe inanan (insan) lar iseniz Allah'ın dini (ni uygulama hususu)nda sizi, onlara karşı acıma duygusu tut (up engelle) mesin. Mü'minlerden bir grup da onlara yapılan, uygulanan cezaya şahid olsun" (en-Nûr. 24/2).

NİKÂH, SÜT, NAFAKA V.S. ILE ALÂKALI HÜKÜMLER

Başkası ile yaptığı zinadan hamile kalan kadını doğumdan önce, bir diğer kişinin nikâhlaması caizdir. Ancak doğumdan hemen sonra cinsel ilişki de bulunması caiz değildir.

Şahidler huzurunda mehir belirlemeksizin veya belirlenerek meselâ; Ahmet Efendi, Mehmet Efendiye, "Küçük kızım Zeyneb'i küçük oğlunuz Mustafa'ya verdim" dese oda "Aldım" dese nikâh gerçekleşmiş olur.

Zina ile kendinden hamile kalan kadını, doğum yapmadan önce nikâhlamak ve onunla cinsel ilişkide bulunmak caizdir.

Şer'an muteber olan ikrâh(baskı) ile nikah sahih olur. (Imam-ı Şafi'ye göre sahih değildir) Ancak karı ile koca olacak olanların denk olması gereklidır.

Evlendiği kadın evlendiği tarihten itibaren dört aydan -velev bir gün eksik dahi olsa- kısa bir müddet içerisinde uzuvları belli olmuş ölü bir çocuk dünyaya getirse nikâh fasid olur. Dört ay ve sonrasında dünyaya getirse nikah caiz, çocuğun nesebi de sabit olmuş olur.

Başkasına olan borcundan dolayı hapsedilen kadının hapis süresince nafakası kocası üzerine gerekli olmaz.

KARMA OTURMA

Evimizin küçük olması sebebiyle kadın erkek birarada oturuyoruz; bu doğru mudur?

Evde kadınların mahremi olmayan erkekler yoksa, bunun herhangi bir sakıncası yoktur. Kocanın erkek kardeşi (kayın); dayısı, amcası dayı ve amca çocukları, ya da daha uzak akrabalar gibi namahremler varsa, kadın tam tesettürüne, oturuşuna kalkışına, gülüşüne,konuşmasına, onların yanında kokulanmamaya ve süslenmemeye, onlarla tek tekine bir odada kalmamaya dikkat etmek şartıyla bir arada bulunabilirler, beraber yemek yiyebilirler. Ancak bu durumda kadının ayrıca başını omuzlarıyla beraber örten bir üstlüğü, ya da büyük bir başörtüsü bulunmalı ve elbisesinin süsünü de onunla örtmeli ve ayrıca göğüs ve kalça gibi vücut hatlarını belirten dar elbiseler giymemelidir.

KADININ KOCANIN KOLUNA GİRMESİ

Bu konuda naslarda ve fıkıhta bir şeyin söylendiğini bilmiyoruz. Anlaşılan bu bir âdet gelenek ve örf meselesidir.Buna göre batı kökenli olan bu adeti, sırf bizde olmadığı, büyüklerimiz yapmadığı için uygulamayanlar bir şey kaybetmiş olmazlar, aksine "gayret-i diniyye"lerini başkalarına karşı böyle küçük konularda bile canlı tuttukları için takdir görürler. Uygulayanlar da dinen mahzurlu bir iş yapmış sayılamazlar. Çünkü bunu yasaklayan hiçbir dinî ibâre yoktur. Kaldı ki, âdet olarak çarşıda pazarda kol-kola volta atmakla, yolun kaygan olması, vücutta bir rahatsızlığın bulunması, kalabalık vb. ihtiyaçlardan ötürü koluna girmesi birbirinden farklı şeylerdir. Âdet olarak uygulandığı yerlerde bu müslümanların örfünce hoş karşılanmıyorsa terketmek evlâdır. Ama söylediğimiz ihtiyaçlardan ötürü her yerde uygulanabilir.

KADININ HAKLARI

"Birisine bir kız çocuğu müjdelenirse, üzüntüsünden yüzü simsiyah kesilir..." (Kur'ân-ı Kerîm 16 (en-Nahl)/58 ) Bu âyette Allah (c.c.) cahiliyyet insanının kadına bakışını anlatır ve takbih eder. Halbuki, "Allah diledigine kız, dilediğine erkek, dilediğine ikisini birden verir, dilediğini de kısır yapar." (Kur'ân-ı Kerîm 42 (es-Sûrâ)/49)

KADINLA ERKEĞIN EŞİT OLMADIKLARI KONULAR

Özet olarak söyleyeceklerimize şu soruyla başlayalım: Eşitlik mi yoksa adalet mi tercih edilir? Kadın erkeğe eşit değildir, denilince niçin bundan, erkeğin değil de kadının aşağılandığı anlamı çıkarılıyor? Iki şeyin birbirine eşit olmadığını söylemek, birinin diğerinden üstün olduğu anlamına mı gelir? Böyle olmadığı halde bundan kadının aşağılandığı anlamını çıkaranlar aslında bu tavırlarıyla eşitsizliği kabullenmişler demektir.

İKİNCİ EVLİLİK İÇİN İZİN

Gelir düzeyi normal, evli ve iki çocuğu bulunan bir erkek, hanımı karşı çıkmasına rağmen ikinci bir kadınla evlenebilir mi ?

Islâmî öğretilere göre erkek, nafakalarını ve iskân ihtiyaçlarını karşılamak, aralarına adaletle ve yansız olarak davranmak şartıyla dörde kadar evlenebilir. Bunun için karısının izin vermesi gerekmez. Ancak karılarından birinin hakkını yiyorsa o, mahkeme kararıyla hakkını alır. Fakat evlenebilir demek, evlenmelidir, demek olmadığı gibi, evlenmesi güzeldir demek de değildir.

HAREMLİK VE SELÂMLIK'IN MENŞEİ

Önce konumuzla çok yakından ilgili bir âyet-i kerime ve bazı hadisleri ele alacak, sonra da "Haremlik-Selâmlık" ın tarihi seyrine kısaca temas etmeye çalışacağız.

Söz konusu âyet-i kerîme Rasûlüllah'ın Zeynep'le evlendiklerinde verdikleri ziyafet sırasında bazı sahâbîlerin oturma ve sohbeti sıkıntı verecek biçimde uzatmaları üzerine; onları ikaz için gelmiş bir âyet-i Kerimedir: "Ey mü'minler, size yemek için izin verilmeden ve vaktine de bakmaksızın Peygamberin hücrelerine girmeyin, ancak çağırılırsanız girin, yemeği yiyince de dağılıverin. Söz ve sohbet için de girmeyin. Gerçekte bu, peygambere eziyet vermekte ve o da sizden sıkılmaktadır; oysa Allah hak'tan sıkılmaz. Onlardan (peygamberin eşlerinden) bir şey isteyeceğiniz zaman, perde (hicap) arkasından isteyin. Bu sizin kalpleriniz için de, onların kalpleri için de dâha temizdir..."(K. Ahzab (33) 53)

HAREMLİK - SELÂMLIK

Arapça bir kelime olan "Harem", girilmesi yasak olan yer, mukaddes ve muhterem olan şey demektir. Eskiden saray, konak ve evlerin kadınlara ait kısmına "Harem", erkeklere ait kısmına ise "Selâmlik" derlerdi. Kadınlar ayrı, erkekler ayrı yerlerde otururlardı. Bu uygulama örften ve âdetten değil, dinî ernirlerden kaynaklanırdi. Çünkü "Avret ve Örtü" bölümünde de gördüğümüz gibi, erkeklerin mahremi olmayan kadınlara, kadınların da mahremi olmayan erkeklere belli ölçüler dışında bakmaları câiz değildir. Buna göre aralarında birbirinin mahremi olmayan kadınlar ve erkekler bulunan insanlar, birbirlerini görmeyecek şekilde ayrı ayrı yerlerde oturacaklardır. Bu nefislere zor gelir ama, kalplerin ve duyguların selâmeti için daha elverişlıdır.

FLÖRT

Kadın-erkek arasındaki duygusal ilişki. Flört etmek, kadın ve erkeğin duygusal ilişki kurması. Batı toplumlarında flört, gençlerin duygusal açıdan olgunlaşmalarını, çeşitli komplekslerinden kurtulmalarını, cinsellik konusunda bilgilenmelerini, eşlerin evlilik öncesinde birbirlerini tanıyarak bilinçli bir beraberlik oluşturmalarını sağlayacak bir tecrübe ve eğitim biçimi olarak kabul edilmiş ve hoş görülmüştü. Fakat duygusal ilişkiler, kendisine ilişkin bütün düşünce ve varsayımların iflasını ilan edercesine büyük bir hızla fiziksel ilişkiye dönüşerek gündemden düştü. Batılı toplumlar günümüzde bir yandan bir süre önce son derece masumane ilişkiler olarak baktığı flört olayının önüne yığdığı toplumsal sorunlarla boğuşurken, bir yandan da artık duygusal ilişkinin yerini alan cinsel özgürlük gibi kavram ve olguları tartışmaya başladı.

Evlenmek İstediği Kadına Bakmanın Sınırı

Bir delikanlı ile birbirimizi görerek sözleştik. Nişanımız Birbirimizin arzusu üzerine aynı anda ve yerde olacak. Ben şu ana kadar giyimde-kuşamda ve namahreme görünmede Şer'i ölçüleri uygulamaya çaba göstermiş bir kızım. Ama nişanım için diktiğim elbiselerimi de bugünümde giymek istiyorum. Nişanlım olacak gencin yanında bu elbiselerimle oturabilir miyim?