Fuhuş

GENELEVLERİN LUZUMLU OLUP OLMAMASI

Deniliyor ki, günümüzde umumhanelerin açılması lüzumludur ve daha iyidir. Aksi takdirde halihazırdaki şartlardan ötürü fuhuş, sokak aralarında daha çirkef düzeyde yapılacak, daha yaygınlaşacak kontrolsüz olacağı için de sağlık açısından daha kötü sonuçlar doğuracaktır.

FUHUŞ

Çirkin davranış, gayr-i meşrû' cinsel ilişki, zina. Gerek söz ve gerekse fiillerdeki her türlü çirkinliği, edepsizliği, hayasızlığı, söz ve davranışlarda sının aşmayı kapsayan bir tabir.

Her türlü ahlâksızlık, homoseksüellik, kötü huyluluk, çıplaklık, açıklık, terbiyesizce konuşma ve cimrilik, kısacası; Allah'ın, yapılmasını veya söylenmesini yasakladığı her şey bu kelimenin şumûlüne girer. Ayrıca, bu ahlâksızlıkları, toplum içinde yaymak veya yaymaya çalışmak; örneğin, müstehcen hikaye ve romanlar, bu türden tiyatro oyunlarıyla sinema filmleri, çıplak resimler, kadınların ortalıkta açık saçık dolaşması karşı cinslerin birbirleriyle diledikleri şekilde eğlenmeleri aynı şekilde fuhuş teriminin kapsamına girer.

FÂHİŞE VE FAHİŞELİK

Islâm şerîatının yasakladığı çirkin iş, yüz kızartıcı söz veya davranış. Fahşâ; "Dünyada had cezasını, ahirette ise azâbı gerektiren şeydir" (Cürcânı, et-Ta'rifât).

"Kötü ahlâklı; gerçekten cimri; sınırı aşan her şey; söz ve cevapta taşkınlık etme; çok çirkin olan zina olayı. Allah'ın yasakladığı her şey, konusurken ve cevap verirken haddi aşan erkek ve kadın ve alışılagelen ölçüyü aşan şey" (Şartûnî, Akrabu'l-Mevârid). Fahşâ, genellikle ‚zina' anlamına gelmektedir. Buna göre zinaya ve zina eden kadına fâhişe adı verilmektedir (Ibnü'l-Esir, en-Nihâye, 111/415).

"Hakîkate ve normal ölçülere uymayan her işe fâhişe denilir. Ibnu'l Cinni'ye göre bu kelime, cehâletin bir çesidi olup, hilmin karşıtıdır" (Ibn Manzur, Lisânu'l-Arab). Râgıb el-Isfahânî'ye göre, fuhş, fahşâ ve fâhişe kelimeleri son derece çirkin söz ve fiiller olarak tanımlanmıştır (el-Müfredât, Fahşa mad.).

“Pompei size neyi hatırlatır?”

Sorsalar, “Pompei size neyi hatırlatır?” diye, çoğumuz, “İtalya’da Napoli şehri yakınlarında antik bir şehirdir.” deriz. Bu tarif yanlış değil, fakat eksik...

Aslında, Pompei, Allahü teâlânın gazabına uğramış bir şehirdir. Hafızamıza da böyle yerleşmesi lâzım. Batı kaynaklarında da bu yönü ile meşhurdur. Tarih boyunca; azgınlıklarından dolayı gazaba uğramış şehir, millet aslında sadece bundan ibaret değil. Azgınlıklar zirveye ulaşınca, böyle musibetler çok gelmiş milletlerin başına...

“Allahü teâlâ imhal eder; fakat ihmal etmez.” Yani yapılan azgınlıkların cezasını vermeyi geciktirir; fakat cezalarını vermeyi ihmal etmez. Yapılan kazılardan anlaşıldığına göre; zenginliğin, ihtiyaçsızlığın akıl almaz boyutlara yükseldiği Pompei şehri; görünce, insanların utancından yüzünü kapatacağı, gözlerini yumacağı bir eğlence pazarı hâline gelmişti. Fuhuş, ahlâksızlık, hayvanları bile utandıracak durumdaydı. İnsanlardaki utanma duygusu tamamen dumura uğramıştı.

“Serbest yaşama” ve “cinsel özgürlük”

Dünya hızla manayı bırakıp taparcasına maddeye koşmakta... Herşeye para olarak bakmakta; gelsin de nereden nasıl gelirse gelsin düşüncesinde. İnsan maddenin esiri olma, yolunda. Bu da insanı “Eşrefi mahluk” yaratılmışların en şereflisi olma makamından uzaklaştırmakta.

Başka bir ifade ile insanı hayvanlaştırmaktadır. Çünkü hayvanların dünyası, yeme içme ve çiftleşmeden ibarettir. Zamanımızın insanı da koşar adımla buraya doğru koşmakta. Dolayısıyla sonunu hazırlamaktadır. Çünkü bu düşünceye sapmış hiçbir topluluk, hiçbir devlet, hiçbir medeniyet ayakta kalamamış yok olup gitmiştir.

Bu maddenin esiri olma hali Amerika’da başlayıp, Avrupa’ya, buradan da ülkemize geçmiştir. Eskiden ülkemizde bazı kuruluşlar tarafından gündeme getirilen, savunulan bu gayri insanı düşünceler, son zamanlarda resmi makamlarca da savunulmakta; savunulmakta da kalmayıp fiiliyata geçirilmesi için ön ayak olunmaktadır. Bunun en açık örneği geçenlerde gazetelerde çıkan şu haberdir.

Önce bataklıkları kurutalım

Birkaç sene önce Karadeniz seyahatimde son durağım olan şirin bir ilçemizde (Ardeşen’de), bir arkadaşın babasının dükkanında oturuyoruz. İşlerin nasıl gittiğinden, ekonomik sıkıntılardan, dertlerden bahsederken 80 yaşlarında bir amca girdi içeri. Onunla da tanışıp sohbetimize devam ederken, konu toplumun bozulmasına, ahlaksızlıklara geldi. Yaşlı amca derin bir ah çektinden sonra, “Efendi efendi, dedi. Sen buraların önceden de böyle olduğunu zannetme sakın!

Çalma kapıyı, çalarlar kapını!

Bugün aileyi, dolayısıyla toplumu yıkan etkenlerin başında gayrı meşru ilişki gelmektedir. Bunu önlemenin yolu da şuurlu bir dini inançtır. İnanan, Allahtan korkan ve kuldan utanan böyle işlerden uzak durur. Bunun için fuhuşu yaymak istiyenler “utanma duygusu”nu yok ediyorlar.

Utanma, haya, sadece insana mahsus olan utanma duygusudur. Allahü teâlânın razı olmadığı çirkin şeyleri yapmaktan sakınma, başkalarının kötülemelerinden korkma, kötü iş yapınca utanma; utanmak, sıkılmak gibi manalara da gelmektedir haya.

Bir toplumun ayakta kalmasında önemli bir yeri olan haya ve haya sahibi olmak üzerinde önemle durulmuştur dinimiz. Bunu sağlamak için din, iman ve ahlâk bilgilerinin öğrenilmesi ve çocuklara, gençlere öğretilmesi gerekir.

Aksi halde hayanın ve iffetin yok olması kaçınılmaz olur. Bu da bir cemiyetin çökmesinin belli başlı sebebidir. Haya sahibi olmak, asırlar boyunca bütün Müslümanların şiârı olmuştur. Hayanın önemini Sevgili Peygamberimiz şu sözleriyle ifade buyurmuştur:

“Haya imandandır. Fuhuş cefadandır. İman Cennet’e, cefa Cehennem’e götürür.”