Örtünmenin faydaları

İslam kadınlarının örtünmesi, bunların namuslarını korumak için olduğu gibi, bu örtüler, kadınla erkeği birbirinden ayıran ma’nevi sınırlar demekdir. Bu örtülerin sayesinde, bir erkek, kendi evindeki kadınlardan birine karşı bile, sokakda resmi ve saygılı davranır. Bu örtüler, erkekle kadın arasına konulan haya perdeleridir. Örtünen kadının bir erkek hayalinde daha güzel canlandırılması, kadının şerefini azaltmaz, yükseltir.

Hayvani hislere aldanmamak için, nefsi terbiye etmek lazımdır. Fakat, bu işi, yalnız nefse hakim olmağa bırakarak, tesettürden vaz geçmek, hiç doğru olamaz. Çünkü, tahsil ve terbiye gören insanlar arasında nefslerine hakim olamıyanların çok bulunduğu, gazetelerde bile sıksık görülmekdedir. (Nefse hakim olmak) söylemesi kolay, yapması güç olan bir şeydir.

Yusüf aleyhisselam gibi büyük bir Peygamberin bile, (Benim nefsim kötü şeyler istemez demiyorum) buyurduğu, Yusüf suresinde bildirilmekdedir. Artık başkalarına ne demek düşer?

Nefse hakim olmak ve bunun mikdarı herkes için değişir. İnsan bunu kendi bile anlayamaz. Hele iffet ve namus dersini dinden değil de, yalnız aklından alan kimseye göre, namusun kıymeti, namuslu tanınmak düşüncesinden ileri gitmez.

Namusun kıymeti ne kadar bilinirse bilinsin ve akıl ve düşünce ne kadar yerinde olursa olsun, insanın yaratılışında bulunan ve herkesi aldatabilen nefs karşısında, akl başarısız kalabilir. Bunun için, daha başlangıçta, nefsi kımıldatmamak ve onu tahrik eden yolları kapamak lazımdır. Kadının örtünmesi, bu yolları en kesdirme ve en kolay olarak kapayan bir çaredir.

Kadınlara, sosyete hayatında olduğu gibi, başka erkeklerle de düşüp kalkmak serbestliği verilirse, ailesi erkeklerinin kıskanmasına ve vicdan azabı çekmesine sebeb olmakla beraber, erkeklerin de, sayısız yabancı kadınlardan zevk almasına yol açacakdır. Bunu kim bilmez, kim anlamaz?

İbtida’i ve gerici denilen kimseler de, bu zevkı, bu lezzeti pek iyi bildikleri halde, öte yandaki vicdan azabı, kendilerini frenlemekde, durdurmakdadır. Nefslerinin, isteklerine ve lezzetlerine dayanamıyan, iradesi gevşek kimseler, medeniyetin terakkisi, ilericilik gibi yalan ismlerle, vicdanların bu frenini koparmış, kendilerine pek tatlı ve yaldızlı bir sosyete hayatı kurmuşlardır. Nefslerinin zevkleri peşinde koşanlar, bu hayatı hızla yaymakdadırlar.

Kadınlara hak tanınmasını, onlara hürriyyet verilmesini, kadınlardan daha çok isteyen erkeklere dikkat edilirse, bunlar, sokaklara taşan ve salonlarda kaynaşan kokulu, yumuşak kadın dalgaları arasına dalmağı ve başkalarının kadınlarından kolaylıkla zevk almağı arayan kimselerdir. Bu zevallılar, başka erkeklerin de, kendi kadınlarına, kızlarına ve kızkardeşlerine böyle serbestçe saldıracaklarını düşünmezler. Yahud o zevklerle, lezzetlerle kendilerinden geçerek, bu can sıkıcı zararı unuturlar, veyahud zevklerine, şehvetlerine karşı, onları feda etmekden de çekinmezler.

Sosyete hayatında kazancı çok ve zararı az olanlar, yakınları arasında yüzüne bakılabilecek genç kadın bulunmayan erkeklerdir. İşte erkeklerin, kadınlara hürriyyet verilmesini istemeleri sebeblerinin başında, böyle aldatıcı ve egoist sebebler bulunmakdadır. Bu konuda biraz aşırı yazdığımızı söyliyenler bulunacakdır. Fakat, işin doğrusu budur.

Müslüman memleketinde yetişen kadınlara bu fikr, erkeklerin ilmde ve fende ilerlediklerine imrenmek yolu ile gelmemişdir. İlmde ve teknikde yüksek bir yeri olan afif erkeklerin kadınlarında, böyle bir hürriyyet arzusu görülmemişdir. Eğer erkekler, eğlence ve sefahat hayatına dökülmeselerdi, kadınlardan da, böyle hürriyyet isteyen görülmeyecekdi. Kadınların avukatlığını yapan erkekler de bulunmayacakdı.

Kadınlara böyle bir hürriyyet verilmesini isteyen erkekler, (Gayr-i meşru’ bir şey istemiyoruz ki...) diyorlar. Meşru’ olarak ne istedikleri kendilerine sorulunca, cevab veremiyorlar. (Kadınları esaretden kurtaracağız) deyip geçiyorlar. (Nisa) suresinin otuzüçüncü ayetinde mealen, (Erkekler, kadınları terbiye edici ve onlara iş vericidir. Allahü teâlâ, erkekleri kadınlardan üstün yaratmışdır) buyuruldu.

Kadınları, bu ayet-i kerimede bildirilen yerlerinden kurtaracaklar! Bunun neresi meşrudur. İslamiyyetin erkekleri kadınlardan üstün tutmasında birçok sebeb ve faide vardır. Bu üstünlük aile hayatının düzgün olması için de lazım ve zaruridir.

Bugün Avrupada, nikahlı, nikahsız kadından ucuz bir şey yokdur. Müslümanlıkdan uzaklaşan sosyete kadınları da, bu hale sürüklenmekdedirler. Nikahsız olanların çokluğu meydandadır. Şark edebiyyatında, şiirlerde şehvani düşüncelerin yayılmış olması, şarkda fuhş ve sefahet hayatının yok denecek kadar az olmasındandır. Şarklı bir şair, dilberin söz verdiği buseyi gazeline kıymet vermek için yazmak ister. Çünkü, bu görülmemiş birşey gibidir.

Halbuki, Avrupada, bunlar caddelerde yapılır da, aldırış eden olmaz. Dul kadınlar daha ucuzdur. Bugün Avrupada ve sosyetenin, kadın hürriyyetinin yayıldığı islam memleketlerinde, erkekler kolay evleniyor. Kadınların koca bulması ise, çok güç oluyor. Erkekler nazlı olup, kadında güzellik veya para arıyor. Kadın ise, erkeğin izdivaç talebini kabul etmekdedir. Ev kurmak için kadınların çekdiği bu güçlüklere karşılık olarak, bir veya birkaç gecelik eş arıyan gençlerden, pek kolaylık görüyorlar.

Avrupada ve sosyete hayatı bulunan yerlerde aşk denilen şey yokdur. Çünkü, her tarafa kadınlar, kızlar serpilmişdir. Halbuki islam memleketlerinde, bir erkek, kırk yılda bir güzel kadın görür. Bu nadir tesadüfle, ona aşık olur. Daha güzelini ona göstermemek için, aşkın gözüne çekdiği perde ile etrafdaki tesettür perdesi bir araya gelir. Hatta, ikinci perdenin, değil başkasını, yine o kadını bile bir daha göstermemesi yüzünden aşk ateşi körüklenir. Şu hal, islam memleketlerinde, kadının çok kıymetli ve ehemmiyyetli olduğunu göstermekdedir. Kadını, ma’şukalık makamından uzaklaşdıran sosyete hayatında, kadınların ne kıymeti olabilir?

Sosyete kadınlarının acınacak halini (madame le Lara Mardirous) adında, Fransanın büyük bir şair kadınından dinleyelim. Bunları Cenab Şihabüddin (Evrak-ı eyyam) adındaki mecmu’asında terceme etmiştir.

(Kadınlarınıza söyleyiniz! Se’adetlerinin kıymetini bilsinler! Kapalı yaşamağa alışsınlar! Kapalı yaşamak, onları öyle sıkıntılardan korur ki... Ah, şu omuzumda hıçkırarak ağlamış kızların adedini bilseler. Kulaklarım, sevilmiş kızların çok feci’ ve kalbleri yakan şikayetleri ile dolu. Evet, ışıklar ve çiçeklerle dolu bir baloya girebilmek, çok tatlı gibi görünür. Fakat, sevdiği kocası ile oraya gelen kadının kalbini kemiren kıskançlığı, ne çok elem verici bir yılandır? Bunu düşünebilir misiniz? Balo, tiyatro, bütün buluşma yerleri, hanımsine bağlı olan bir erkek, yahud kocasını seven bir kadın için (Seint office)’in bir azab hücresi, bir Cehennemdir. Bunları hanımlerinize, hemşirelerinize iyice anlatınız!)

Müslüman olduğunu söyliyen bir kimsenin, yapacağı bir işin, dine uygun olup olmadığını bilmesi lazımdır. Bilmiyorsa, bir ehl-i sünnet aliminden sorarak veya bu alimlerin kitablarından okuyarak öğrenmesi lazımdır. İş dine uygun değil ise, günah veya küfrden kurtulamaz. Her gün hakiki tevbe etmesi lazımdır. Tevbe edilen günah ve küfr, muhakkak afv olur. Tevbe etmezse, dünyada ve Cehennemde, azabını, yani cezasını çeker. Bu cezalar, kitabımızın muhtelif yerlerinde yazılıdır.

Kadınların açılmalarının zararlı olduğunu uzun yazmamız, vatandaşlarımızın dünya ve ahıret sıkıntılarına düşmelerini istemediğimiz içindir. Onlara olan iyilik ve hizmet duygumuzdan ileri gelmekdedir.

Yoksa, açık gezen kadınları ve erkekleri ve sosyete hanımlarını, aşağı, kötü, kendisini ise namuslu, iyi bilmek, Müslümanlık değildir. Her Müslümanın, açık gezenleri, içki içenleri, sosyete hayatı yaşıyanları görünce, onlara acımaları, imkan bulursa, tatlı sözle ve kitaba, kanuna uygun yazı ile nasihat vermeleri, hiç olmazsa, zararlı yoldan kurtulmaları için düa etmeleri lazımdır. Günah işliyeni görünce, kendi günahlarımızı hatırlamalıyız! Kusurlarımız, günahlarımız afv edilmezse, başımıza gelecek azabları düşünmeliyiz.

Başkalarını ayblamak, kötülemek, gıybet etmek haramdır. Onların günahlarından daha büyük günah işlemiş oluruz. Allahü teâlâ sabr edenleri ve iyilik edenleri sever. İnsanlara hizmet edenleri, nasihat verenleri, tatlı dilli, güler yüzlü olanları, iyi iş yapanlara yardım edenleri sever. Kendini beğenenleri sevmez. Allahü teâlânın sevdiği güzel işleri yapmalıyız! Güzel huylu olmalıyız. Sert davranmak, can yakmak, devletin vazifesidir.

Müslüman dili ile, eli ile kimseyi incitmez. Başkasını incitmek günahdır ve fitne çıkmasına sebeb olur. Fitne çıkmasına sebeb olmak ise, ayrıca daha büyük günah olur. Müslüman, günah işlemez. Hükümete, kanunlara karşı gelmez. Suç işlemez. Herkesin sevgisini, saygısını kazanan şerefli bir insandır.


1 yorum

güzel olmuş bravo

güzel olmuş bravo

04.04.2009 - Misafir

Konular