Süper özgüven

Bu terimi, daha önce de söz ettiğim özelliklerin tümünün biraraya gelmesinden oluşan özgüven tipi için kullanıyorum. Süper özgüvenin diğerlerinden daha güçlü olmasının nedeni, iç ve dış özgüven arasındaki ilişkinin sürekli birbirini desteklemesidir.

İşte, çocuklar yuvadan uçmadan önce, hepsinin geliştirmesini yürekten istediğim ve "ideal" olan özgüven tipi budur. Ancak, gerçekçi olmak gerekirse, anababaların asıl amacının çocuklarına iç ve dış özgüveni "yeterince" vermek olmalı. Ayrıca, bir diğer önemli konu ise, özgüven çocuklukta kazanılırsa, "süper" özgüveni yetişkin oluncaya kadar geçen sürede kendiliklerinden kazanabilirler.

Anababalar olarak, çocuklarımızda özgüvenin temelini atmaya çalışırken, unutmamamız gereken konu, iç ve dış özgüven arasındaki dengeyi iyi kurabilmektir. Fakat, belli özellikler geliştirilirken, diğer kişilik özelliklerine zarar verilmemesi gerekir. Örneğin, maalesef, bazı aşırı hırslı ailelerde ve okullarda dış özgüvenin geliştirilmesine gerektiğinden fazla önem verilmektedir. Geçenlerde, eski ABD Başkanı John Kennedy´nin babası Joe Kennedy hakkında bir yazı okudum ve çok etkilendim. Joe Kennedy çocuklarına "Ne olduğunuz değil, başkalarının sizi nasıl gördüğü önemlidir." dermiş. John Kennedy´nin kendisiyle hiç barışık olamamasına karşın, dış özgüven konusunda çok başarılı olması, belki de babasının bu felsefesinden kaynaklanıyordu. Dışarıya karşı sakin ve kontrollü oldukları izlenimini başarıyla veren pek çok insan tanıdım; ama bu insanların başkaları tarafından sevilip sevilmedikleri konusunda ne denli endişe duyduklarını, bir şeyi "söylemek" ya da "yapmak" ve verdikleri kararın doğru olup olmadığı konusunda enerjilerini ne kadar boşa harcadıklarını üzülerek farkettiğimde, durumlarına inanmakta zorlanmışımdır.

Bu durumun tersine, iç özgüvenleri tam olan, ancak bu güçlerini dışarıya yansıtamayan insanlar da vardır. Başkaları bu insanların inançlarının ve fikirlerinin ne denli net ve güçlü olduğunun hiçbir zaman farkına varamazlar; çünkü onlara ne fikir sorulur ne de söz hakları olur. Üstelik, çok silik olduklarını kendileri de bildikleri için, durumlarını hakettiklerini düşünürler, iç özgüvenlerini nasıl kullanacaklarını bilememeleri de, başarı çizgilerinin düşmesine ve heveslerinin kırılmasına neden olur.

Özgüven nasıl kazanılır nasıl yok olur? Özgüven doğuştan mı vardır, yoksa sonradan mı kazanılır? Acaba bazılarımız doğuştan mı şanslıdır? Bazı çocuklar genetik olarak özgüvenli olmaya eğilimli mi dünyaya gelir? Çoğu insan hâlâ böyle düşünüyor ve çocukların doğuştan "utangaç" ya da "lider ruhlu" olduğuna inanıyor. Galiba bir ölçüde haklılar. Hepimiz belli kişilik özellikleri geliştirmeye eğilimli olarak dünyaya geliriz. Bu kişilik özellikleri de "içe dönük" ve "dışa dönük" gibi birtakım kategorilere ayrılabilir. Rekabete dayanan çağdaş kültürümüzde de, dışa dönük çocukların daha sosyal ve entellektüel insanlar olmaları daha olasıdır. Ancak, çok istisna olsa da, bu kuralın dışına çıkan "sakin" ama yine de "özgüvenli" insanlar tanıdım. Bu nedenle, "dışa dönüklük" genlerinin bazı çocuklarda doğuştan var olması, ileride tam anlamıyla özgüvenli olacaklarının garantisi değildir. Aslında, hepimizin aşağı yukarı benzer temel özgüven özellikleri ile dünyaya geldiğimize ve potansiyel kişiliklerimizi de bunun üzerine inşa ettiğimize inanıyorum. Tanıdığım her bebeğin doğduktan sonraki ilk birkaç haftada, sağlam bir benlik saygısı, olumlu bir görüntü ve isteklerini talep etme konusunda rahat olmak gibi özellikler taşıdıklarını gözlemledim. Keşke her çocuk 5 yaşına geldiğinde de aynı şeyleri söyleyebilsem.

Bu gözlemlerim özgüven konusunda bana şunları öğretti: Doğduğumuzda kim olduğumuzun önemi yoktur, önemli olan nasıl bir insan olmaya yönlendirildiğimizdir.

Bu nedenle, bu kitapta özellikle altını çizmek istediğim konu, özgüven kazanılmasında önemli olan noktanın doğuştan getirdiğimiz özelliklerden ziyade, özgüveni sonradan nasıl kazandığımızdır. Doğuştan getirdiğimiz benlik saygısını kaybetmeyip, üzerine süper özgüveni inşa edebilmemiz de, özgüveni nasıl edindiğimize bağlıdır.

Günümüzde çocuklara "özgüven" kazandırma süreci çok uzun ve karmaşık bir süreçtir ve bundan da sadece anababalar sorumlu değildir. Çocukların yetiştirilmesi ve etkilenmelerinden sadece anababalar değil, çocuk bakıcıları, öğretmenler, danışmanlar, antrenörler, üvey anababalar ve daha sayamayacağımız kadar uzun bir liste de yer almaktadır. Bu listeden söz ederken, daha TV sunucularını, rock yıldızlarını, hatta reklam yıldızlarını katmadım. Ancak, çocukların çoğunun yaşamlarında anne ve babanın (öz ya da üvey) hâlâ çok güçlü olduğuna inanıyorum. Bugüne kadar özgüven sorunları, "yetersiz" anababalardan kaynaklanmayan tek bir kişiye rastlamadım. Bu konuda da çok katı davranıyorum ve benim görüşüme karşıt olan hiç kimsenin bu kitabı alıp okuyacağını zannetmiyorum.

Şimdi, özgüvenin doğuştan mı geldiği, yoksa sonradan mı kazanıldığı konusunu bir tarafa bırakalım ve çocukların gelişim sürecinde özgüven kazandırılması için önemli olan konulardan söz edelim. Bu özellikleri 8 ana başlık altında topluyorum.

1. Sevgi - Önemli olan sevginin niceliği değil, niteliğidir. Çocukların sürekli ve "koşulsuz" sevgiye gereksinimi vardır. Benlik saygılarının etkin ve sürekli olabilmesi için, başkalarının gözünde kim oldukları değil, kendileri oldukları için kendilerine değer verildiğini hissetmeleri gerekir.

2. Güven - Özgüvenin en büyük düşmanı belki de, korku ve endişedir. Temel gereksinimlerinin karşılanmayacağından endişe duyan veya duygusal ya da fiziksel dünyalarının her an yıkılabileceğinden korkan çocukların, kendileri, başkaları ve tüm dünya hakkında olumlu bir görüş geliştirmesi zordur. Çocuklar, ancak kendilerini güvende hissettikleri zaman riskleri göze alabilecek ve sorunlar karşısında güçlü olmak gibi bir potansiyel (dolayısıyla da özgüven) geliştirecektir.

3. Model - Özgüvenlerinin gelişebilmesi için gereken davranış ve sosyal becerileri kazanmalarında en etkin yol, onlara örnek olmaktır. Anababalar bana sık sık, kendi korkularını ve endişelerini çocuklarına bulaştırma olasılıklarının olup olmadığını sorarlar. Bu soruya yanıtım, maalesef, evet. Anababa dışındaki diğer figürler güçlü olmadıkça, evet.

4. İlişkiler - iç ya da dış özgüvenin gelişebilmesi için, çocukların kendi evlerindeki çok yakın ilişkilerinden, bakkalla, kasapla, bisiklet ta-mircisiyle olan ilişkilerine kadar çok geniş bir yelpazede farklı deneyimler yaşamaları gerekir. Bunlar sayesinde, iç özgüvenleri için şart olan farkındalık ve kendilerini tanıma özelliklerini geliştireceklerdir.

5. Sağlık - Gücümüzden ve yeteneklerimizden azami şekilde yararlanabilmemiz için, enerjiye gereksinimiz vardır. Örneğin, sağlıklı beslenmeyen çocukların öğrenmelerinde düşüş olduğunu, bunun da potansiyellerini tam olarak kullanmalarını engellediğini, ayrıca sağlıklı oldukları zaman büyüme hızlarının arttığını biliyoruz. Üstelik toplumumuzda, dış görünüşü iyi olan çocukların övgü aldığı ve dikkat çektiği de bilinen bir gerçek.

6. Kaynaklar - Mağara devrinde yaşayan atalarımızın çocuklarının özgüvenlerini geliştirebilmeleri için, para, malzeme ya da eğitim olanaklarına gereksinimi yoktu. Oysa bizler bugün, her şeyin hızla daha karmaşık bir hale geldiği bir dünyada yaşıyoruz. Belki size ters gelebilir ama, kitap, oyuncak, müzik aleti, spor tesisleri, özel ders ve seyahat gibi olanakları olan çocuklar, bu olanakları daha kısıtlı olan çocuklara kıyasla, daha avantajlı bir konumdadır. Elbette bu tür kaynaklar ne iç, ne de dış özgüvenin gelişmesinde zorunlu değildir, ancak (yerinde kullanılırsa) bu tür olanaklar, çocukların güçlü yönlerini kullanmasını ve zayıf yönlerini de geliştirmesini sağlamakta ve potansiyel gelişimlerini olumlu yönde etkilemektedir.

7. Destek - Yukarıda adı geçen kaynaklar elbette tek başına yeterli değildir ve çocukların bunlardan en iyi şekilde yararlanabilmesi için yönlendirilmeye ve cesaretlendirilmeye gereksinimi vardır. Özgüvenlerinin ve becerilerinin gelişmesi için, başarılı ya da başarısız olduklarına dair, onlara dürüst ve yapıcı biçimde bilgi verilmelidir. Böylelikle hedeflerini belirlerken gerçekçi olacaklardır. Çocuklara destek olmak aynı zamanda travma, üzüntü ve düş kırıklıklarının neden olacağı özgüveni sarsıcı durumlarda, çocuklara yardımcı olacak en önemli unsurdur. Örneğin, bir arkadaş tarafından reddedilmek ya da bir sınavda başarısız olmak, özgüveni zedeleyebilir. Bunun aşılabilmesi de, çocuğa verilecek desteğin niceliğine ve süresine bağlıdır. Burada, olaylardan ziyade, travma ya da kayıpla nasıl başa çıkılacağının önemli olduğu kanısındayım.

8. Ödüller - Özgüveni geliştirme sürecinin heyecan verici ve ödüllendirici olacağı düşünülse de, durum bazen çok farklı olabilir. Çok hırslı insanlar için bile, ödüllendirilme sadece istenen bir durum değil, aynı zamanda gerekliliktir. Elbette, çocukları da bu kuralın dışında tutamayız. Çabalarının karşılığını (sadece maddi değil) alabilen çocukların morallerinin, alamayanlara göre çok daha yüksek olması normaldir.

Bu unsurları liste halinde görebilmenin, çocuğumuza özgüven kazandırma sürecini kolaylaştıracağına inanıyorum. Süper özgüvene sahip olup da, bunun sırlarını kendiliğinden keşfedebilen anababaların sayısı çok azdır. Benim içinse, çocuklarıma yukarıda adı geçen özellikleri kazandırmanın, yaşamımın en zor, ama sonuçları en tatminkâr işi olduğunu söylemek isterim. Aldığım eğitime, bu konuda gereken her şeyi bilmeme karşın, çocuklarıma gereken özellikleri kazandırmak yıllarımı aldı. Özgüvenli çocuklar yetiştirebilmek çok zor olsa da, çoğumuz için artık bu olanaksız değil. Freud sonrası kuşaklar olarak, bizlerin daha önceki yüzyıllarda yaşayanlara göre çok avantajlı olduğumuz bir gerçek. Bizler anne baba olduktan sonra, değişik kuşaklardan psikologların, psikoterapistlerin ve eğitimcilerin birbirinden farklı yöntemlerini denedik ve sınadık. Şimdi sıra, bu yeni bilgileri çocuklarımıza uygulamada, ama bunları onlardan önce, kendi üzerimizde denememiz gerektiğine inanıyorum.

"Çocuklarımızın gereksinimlerini karşılayabilmek için, kendimizi değiştirmemiz gerekir. Ancak bu değişimin bedelini ödemeye hazır olduğumuzda, çocuklarımızın istediği anababalar olabiliriz."

M. Scott Peck


Konular