Baba Ve çocuk

Pes etmeyin

Yaşı küçük çocuk ya da çocuklarla bir babanın yaşamını sürdürmesi tabiî ki kolay değil. Öneriler ne kadar çok olursa olsun, uygulamak her zaman için zordur. Önerileri hemen uygulamaya geçirmek ve başarılı olmak mucize gibi bir şeydir. Kimi zaman duygularınız yapmanız gerekenlere engel olur, kimi zaman yaptıklarınız düşüncelerinize ters gelir ve çoğu zaman da ilk denemelerde başarısız olursunuz.

Bir daha denemekten çekinmeyin, bir daha uygulayın, bir daha yeniden başlayın. Asla umutsuzluğa düşmeyin, kendinizi beceriksiz olarak nitelemeyin. İçinde bulunduğunuz durumun kolay olmadığı gerçeğini hatırlayın ama pes etmemeye de kararlı olun.

Çocuk psikolojisi ve gelişimi konusunda bilgilenin

Çocuğun iç dünyasını anlamak, çocuk psikolojisini bilmek,çocuğun sorunlarına eğilmek, çocuğu büyütmek sanki sadece annelerin göreviymiş gibi algılanır. Çocuk büyütme ile ilgili kitapları anneler okur, babalar değil. Çocukla ilgili her yayını anneler takip eder, babalar değil. Danışanlarımın hepsi, eşlerine çocukla ilgili kitap ve dergi okutamadıklarından yakınırlar. Bazı erkekler eşlerine, "Sen oku, bana anlat" derler ama anlatıldığı zaman da sıkılıp dinlemezler. Çocuğun herhangi bir sorunu olduğunda anne doktora götürür, psikologa anne getirir, üstelik babalar, çocuklarını psikologa götürdü diye annelere kızarlar. Kısacası, çocuk büyütmek annelerin görevidir, babalar da eve para getirir. Anne çalışıyor olsa bile bu gerçek değişmez.

Akrabalarınızdan destek alın

Eşinizi kaybettinizse sizi zor günler bekliyor demektir. Bu zor günleri geçirirken çocuğunuz ya da çocuklarınızı büyütme konusunda akrabalardan destek almak sizi biraz olsun rahatlatacaktır. Anneanne, babaanne, teyze, hala gibi, çocuğa yakın kişilerin size destek vermelerine izin verin. Bazı babalar bu konuda sert davranıp yardım kabul etmezler, çocuklarını tek başlarına büyütmeye kararlı olduklarım söyleyerek çevrelerindeki insanları da uzaklaştırırlar. Ancak bu dönemde evin kalabalık olması, siz işe gittiğinizde çocuğa bakacak birilerinin olması ya da çocuğu okuldan karşılayacak birinin olması gerekmektedir. Eve alınacak bir yardımcı yemek, temizlik işlerini yapabilir ama olayın sevgi boyutunu da düşünmeniz gerekir. Sizin sevginizin yanı sıra, akrabaların sevgileri de çocuğa ilaç gibi gelecektir.

Annesinin öldüğünün çocuğa nasıl ve ne şekilde söyleneceği konusunda bir önceki bölüme bakabilirsiniz (bkz. "Eşi ölen anneler"). Yaşlara göre ölümün çocuğa nasıl söyleneceğini, tekrar olmaması açısından bu bölümde yazmaya gerek duymuyorum.

Eşi ölen babalar

Babasını kaybeden çocukların durumunu, annesini kaybeden çocukların durumuna göre daha iyi görürüm. Çünkü çocuk belli bir yaşa kadar annesine bağlıdır. Anne sevgisi çocuğun dünyasında son derece önemli bir yer tutar. Kız olsun, erkek olsun, her çocuk anne sevgisi ile beslenir ve büyür. Kız çocuklar kendilerine annelerini model alırken, erkek çocuklar da iç güdüsel olarak annelerini mutlu etmek için kendilerince uğraşırlar.

Lise yıllarımda sınıfta bir kız arkadaşımız vardı. Yanlış hatırlamıyorsam lise ikideydik. Çok sessiz bir kızdı, kimseyle uzun uzun konuştuğunu görmezdik. Bazı günler gömleği ve eteği ütüsüz değil ama buruşuk gelirdi. Dersleri ne çok iyiydi ne de çok kötü. Orta derecede bir öğrenciydi. Tenefüslerde sınıftan dışarı çıkmazdı ve hiçbir organizasyona katılmazdı. Sanki sınıfta sadece bedeni vardı, ruhu yok gibiydi. Ama her zaman güler yüzlüydü, kimseyle kavga etmezdi, hocalara çok saygılı davranırdı. O kıza her baktığımda, içinde hüzün olduğunu hissederdim. Ne kadar güler yüzlü olsa da yüreğinde büyük bir acı varmış gibi gelirdi bana.

Duygusal sorumluluklarınızı da ihmal etmeyin

Erkekler çocuklarına karşı olan sorumluluklarım genellikle maddi boyutlarla sınırlarlar. Çocuğu iyi bir okulda okutmakla tüm maddi ihtiyaçlarını karşılamakla ve çocuğun her istediğini almakla ona olan görevlerini yerine getirdiklerine inanır ve mutlu olurlar. Buna vicdanı rahatlatmak da diyebiliriz.

Boşanmış babaların, çocuklarına karşı olan vicdanlarım rahatlatmak adına da aynı davranış ve tutumlara başvurduklarını; biliyoruz. Bir baba şöyle demişti: "Çocuğunuzla ilgilenin diyorsunuz, biliyor musunuz ki, ona daha yeni, en son model bir cep telefonu aldım." Bu babanın çocuğunun daha on yaşında olduğunu da belirtmek isterim.

Ne yazık ki, çocuklar da bir süre sonra babalarının bu tutumlarını kullanmaya başlarlar. Para makinesi olarak görülen balar durumu anladıklarında ne kadar üzülseler de iş işten geçmiştir artık. On beş yaşındaki bir genç kız babasını tanımlarken; şu sözleri kullanmıştı: ´´Babama ihtiyacım paraya ihtiyacım olduğu zamanlardır. O da bunu bilir. Onu her aradığımda ne kadar para istediğimi sorar." Bir başka gencin babasına yaklaşımını sizlere aktarayım:

Baba olmaktan boşanamayacağınızı unutmayın

Eşinizle olan duygusal bağınız bitmiş ve evliliğiniz sona ermiş olabilir. Hayat gözünüze eskisinden daha zor ya da toz pembe görünebilir. Evliliğinizin bitişiyle birlikte, pek çok sorumluluğunuz da bitmiş olabilir ancak hayat boyu sürecek çok önemli bir sorumluluğunuzu göz ardı etmemeniz gerekiyor: baba olmanız.

Genellikle erkekler eşlerinden boşandıktan sonra, sanki çocuklarından da boşanmış gibi davranırlar. Boşanan eski eş aranmazken, bunun yanına çocuk da eklenir. Çocuk da aranıp sorulmaz. İhtiyaçları nelerdir, neye gereksinimi vardır ve en önemlisi, babasına olan duygusal ihtiyacı ne durumdadır, babasını özlemiş midir, ağlıyor mudur, babasının gidişiyle kendisini nasıl hissediyordur gibi sorular erkeğin ya aklına gelmez ya da aklına getirmek istemez.

Baba olma sorumluluğunu gerçekleştirin

Beş yaşındaki Murat, babasının kendisiyle hiç oyun oynamadığından şikayet ediyordu, babası ise ona fazlasıyla oyuncak aldığını, bu oyuncaklarla yeterince oyun oynayabileceğini anlatıyordu.

Üç ve yedi yaşında iki çocuk annesi Selma, eşinin çok iyi bir koca ama asla iyi bir baba olmadığını ifade ediyordu.
On altı yaşındaki Can, anne ve babasının mutlu bir evliliği olduğunu ancak babasının kendisiyle hiçbir şeyi paylaşmadığından yakınıyordu.

İki aylık bebek annesi Yeşim, bebek doğduğundan beri eşinin eve geç geldiğinden ve bebekle asla ilgilenmediğinden yakınıyordu.

Bu şikayetler sonsuz sayıda çoğaltabileceğimiz gerçek yasam öyküleri. Bu öykülerin başrol oyuncuları ise, baba olma sorumluluğunu alamayan erkekler. Baba olmayı evliliklerine ve ailelerine yerleştiremeyen erkekler. Bu erkeklerin kişilik yapılarına baktığımızda ortak bir özellik dikkatimizi çekiyor: sorumluluk duygularının yeterince gelişmemiş olması.

Yaşamın Yankısı

Daglik bir bölgede adam küçük ogluyla yürürken, çocuk ayagini tasa çarpar ve can acisiyla, "ahhhh" diye bagirir. Dagdan, "ahhhh" diye bir ses gelir ve bu sesi duyan çocuk hayret eder. Merakla, "Sen kimsin?" diye bagirir; ama aldigi tek yanit, "Sen kimsin?" olur.

Çocuk bu yanita kizar ve "sen bir korkaksin!" diye bagirir. Dagdan aldigi yanit da "sen bir korkaksin!" olur.

Babasina bakar ve "baba ne oluyor?" diye sorar.

"Oglum dikkat et" diyen baba, vadiye dogru, "Sana hayranim!" diye bagirir. Ses, "Sana hayranim!" diye yanitlar. Baba, "Sen harikasin!" diye yine bagirdiginda, bu kez dagdan, "Sen harikasin!" yaniti gelir.

Çocuk sasirmistir, ama hala ne oldugunu anlayamamistir.

Baba ogluna durumu açiklar; "Ogum, insanlar buna yanki derler; ama gerçekte yasamin ta kendisidir. Yasama ne verirsen sana onu yansitir. Yasam senin davranislarinin aynasidir.

-Eger yasaminda daha çok sevgi istiyorsan, insanlari daha çok sev.

-Eger sana saygili davranilmasini istiyorsan. insanlara saygili davran.

-Eger baskalari tarafindan anlasilmak istiyorsan, önce baþkalarini anlamaya gayret göster.