Hayatta tek başına kalmak

Evlilik ister uzun yıllardan beri, isterse kısa zamandan beri devam ediyor olsun, eşi ölen kadınlar kendilerini hayatta tek başlarına kalmış gibi hissediyorlar. "O benim her şeyimdi. Onu kaybedince hayata karşı yapayalnız kaldım" diyen pek çok kadın var. Çocuğunu tek başına nasıl yetiştireceğini düşünen anne sayısı az değil.

Gönül ister ki, tüm çocuklar anne-babaları ile büyüsünler, aileler dağılmasın, insanlar sevdiklerinden ayrılmasın, ölüm denilen bilinmezlik hiç olmasın. Ama hayatın gerçekleri böyle değil. Aslında hayat her anıyla bizi ölümle sınırlıyor ancak bizler farkında değiliz.

İnsanın eşini kaybetmesi, çocuğunun babasını bir daha görmeyeceğini biliyor olması, kolay başa çıkılabilecek duygular değil. Ama Allah organizmayı insanı o kadar sistemli yaratmış ki, ölüm acısına bile bir süre sonra alışıyor, en sevdiklerimizin ölümlerini kabulleniyor ve hayata devam ediyoruz. Hayata devam edişin başlangıçları tabiî ki kişiyi zorluyor. Ani ölüm haberlerinden sonra, antidepresan-sakinleştirici kullanma önerilerini kabul etmeyen kişiler oluyor. İlaç kullanırlarsa acılarını hissedemeyeceklerini söylüyorlar. Bazıları da ilk günleri, sakinleştirici ilaçların yardımıyla aşmaya çalışıyorlar. Durum her nasıl olursa olsun, ölümün acısını yaşamak, hiç kimse için kolay olmuyor.

Eşlerini kaybeden anneler, çocuklarına ve kendilerine karşı acıma duyguları besliyorlar. Özellikle çocuğuna ya da çocuklarına karşı geliştirdikleri acıma duygularını bir ömür boyu taşıyorlar. Çocuk annesinin bu duygusunu hissederse kendisini kötü hissediyor ve zaten azalan özgüveni daha da aşağıya çekiliyor.

Çocuğunuza acımaktan vazgeçmeniz gerekiyor. Evet, babasının ölümü onun için büyük bir şanssızlık ama bu ona acımanızı gerektirmiyor. Sizin ona acıdığınızı hissettiğinde, bu duyguyu genelleyecek ve herkesin kendisine acıdığını düşünecek.

Bu düşünce çocuğunuzu kendisine acımaya ve insanlardan korkmaya kadar götürebilir. Siz kendinizi hayatta tek başına ve çaresiz hissediyor olabilirsiniz ama bunu zaman içinde aşacağınızı da bilmelisiniz. Oysa çocuğunuza küçük yaşta yerleş duyguların onu terk etmesi zor olacaktır.

Yaşamınızı bir an önce düzene koymanız için, her şeydeki önce eşinizin ölümünü kabullenmeniz gerekiyor. Bahaneleri tarafa bırakın. "Şöyle olsaydı ölmeyecekti" vb. gibi, olayı değiştiremeyecek düşüncelere saplanıp kendinizi daha fazla yıpratmayın. Ölen kişilerin ardından her zaman bu konuşmalar yapılır. "Keşke o an oradan geçmeseydi, keşke şunu yemeseydi" git düşünceler gerçeği kabullenememenin bir belirtisidir. Bu ise zaman kaybına ve geride kalanların daha çok örselenmesine neden olur.

Hayatta tek başınıza olduğunuz düşüncesini kendinizden uzaklaştırmaya çaba gösterin. Tek başınıza değilsiniz, çocuğunuz var, anneniz, babanız ya da kardeşleriniz var, arkadaşlarınız var. Tabiî ki, eşinizin yerini kimse tutmayacaktır ama hayatta olan yakınlarınızla yaşamı devam ettirmek durumunda olduğunuzu unutmayın. Eşini kaybeden bir danışanım, onun ölümünü kabullendiğini ancak onu çok özlediğini söylemişti. Özlem duygusu hiçbir zaman bitmeyecektir ama özlemin verdiği acı zaman içerinde azalacaktır.

Eşini kaybeden anneleri ve çocuklarını birtakım riskler bekler. Bu riskler her insan için geçerli değildir ama genel olarak her anne bu duygusal tuzaklara düşebilir.


1 yorum

hyatta şansız varsa acaba

hyatta şansız varsa acaba ben mıyım diye hep düşünüyorum hayır dıyorum ama yok benım galiba anlayamıyorum bir insan hayatta bukadar mı darbe görür ama daha beter olmayayım inşallah neyse üzerimde öyle bır uğursuzlık varkı anlamadım gitti herkes yapar göze batmaz ben yapmasamda bırşeyı öyle göze batıyorum kı anlamadım gıttı neyse işallah çevremdekıler birgün beni görür

24.12.2010 - Ziyaretci

Konular