Televizyon

MÜZİK DİNLEMEK VE TELEVİZYON SEYRETMEK

Müzik konusu Islâm âlimlerini çok meşgul eden bir konudur. Çünkü bu mesele bir çırpıda cevap verilecek bir mesele değildir. Zamana, zemine, dinleyene ve dinletene göre değişebilen esnek bir meseledir. Bu yüzden Gazalî bu meseleyi bütün bu itibarları hesaba katarak "Ihyâ"sında uzun uzadıya anlatmıştır. Birkaç cümle ile özetlemek istersek şunları söyleyebiliriz: Müzik bütünüyle haram olmadığı gibi, bütünüyle de helâl değildir. Fıtrat da bütünüyle haram olmamasını gerektirir. Tabiatta kendiliğinden var olan ahenkli şırıltılar, kuş sesleri ve yanık Kur'ân okuyuşlarının haram olduğunu kimse söylememiştir. Düğünlerde, bayramlarda işin içine biraz eğlence de karışsa, def gibi aletlerle çalıp söylemek ve eğlenmek genellikle helâl görülmüştür. Yabancı kadının türkü söylemesini erkeğin dinlemesi genellikle haram görülmüş ve kadının sesi avret olmasa bile, nameli türkü ve şarkısı kalplerde fitnenin uyanmasına sebep olur denmiştir.

Günümüz genç kızları!

Gazetenin 3. sayfasında bir haber: "12 yaşındaki kız internette tanıştığı adama kaçtı." Sayfayı çevirin: Edirne'de sevişirken görüntülenen liseli kızın fotoğrafları... Ve günlerdir Mardin'den Sivas'a kadar Türkiye'nin dört bir yanından 12 - 13 yaşında küçük kızlara tecavüz haberleri...

Madalyonun bir yüzünde ağzı salyalı sübyancılar var. Peki diğer yüzünde?.. Alttan alta inanılmaz bir "ergen ihtilali" yaşadığımızın farkında mısınız? * * * Son zamanlarda bir lise mezuniyet balosunda bulundunuz mu hiç?

Gitseniz, gördüğünüz ağır makyajlı, cesur dekolteli, yüksek topuklu, cep telefonlu kızların 16 - 17 yaşında olduğuna inanabilir miydiniz acaba? Levent'te bir estetik kliniğinde görevli bir uzmanla görüştüm. Dinlediklerime inanamadım:

TV’ler gençlerin maneviyatını tahrip ediyor

Televizyonun yaygınlaşmasıyla insanların beyin faaliyetlerinin yavaşladığından özellikle öğrencilerde beyin tembelliğine sebep olduğunu ABD Ulusal Eğitim Gelişimini Değerlendirme Dairesinin yaptığı eğitim istatistikleri doğrulamaktadır

Bu konu ile ilgili hazırlanan rapora göre, dördüncü ve sekizinci sınıfların % 16’sı, on ikinci sınıfların % 22’si temel yazma becerilerini öğrenememişler. Yine aynı rapora göre, dördüncü, sekizinci ve on ikinci sınıfların ancak % 40’ı yeterli okuma seviyesine ulaşabilmişler. Dördüncü sınıfların % 7’si, sekizinci sınıfların % 3’ü ve on ikinci sınıfların % 6’sı ancak okumada ileri seviyeye gelebilmişler. Bunun sebebi de şöyle izah ediliyor:

Televizyon görüntülerindeki aşırı hız ve hareketliliğin yanı sıra, programların sık sık reklamlarla kesilmesi, dikkat sürekliliğinin kaybolmasına, yoğunlaşma kapasitesinin bozulmasına neden oluyor. Gallup’un yaptığı ankette, katılımcıların çoğunluğu, televizyonu kapattıktan sonra rahatlama hissi duyduklarını, fakat pasiflik ve konsantrasyon düşüklüğünün sürdüğünü belirtiyorlar.

Körpe beyinleri körelten sihirli kutu; TV

Geçenlerde karşılaştığım bir öğretmen arkadaşın anlattıkları ile şoke oldum, aklım hafsalam almadı anlatılanlarını. Beşinci sınıfa gelmiş pek çok öğrencinin okuma yazmayı tam sökemediğini hatta adını yazamayan öğrencinin bulunduğunu söyledi öğretmen arkadaş.

Ben, bu çocukları geri zekalı mı, değilse bunun sorumlusu siz öğrenmenler değil misiniz diye sorduğumda, hayır, biz sorumlu değiliz dedi. Bi, her türlü metotu, yolu deniyoruz fakat adeta beyinlerini kilitlemişler, biz açmak için zorluyoruz, onlar açmamak için. Bunun sebebini sorduğumda arkadaş dedi ki, “Sebepler çok fakat bana göre esas sebep televizyon; ölçülü kullanılmadığından beyin faaliyetlerini dumura uğratıyor televizyon..” Evet, gerçekler acı da olsa kabul etmek zorundayız.

Çocuklar ve İnternet

Teknolojik buluşlar, iki yüzü keskin kılıç gibidir. En çarpıcı örnek atom bombası, nükleer enerji. Faydalı şekilde kullanılmadığında binlerce, milyonlarca insanı, canlıyı yok etmektedir. Teknolojinin önemli bir buluşu olan televizyona hazırlıksız yakalanmıştık. Batı’nın alt yapısı müsait idi “Televizyon” için. Okuma alışkanlıkları yeterli düzeydeydi ve en önemlisi de alışkanlık haline gelmişti.

Bunun için Batı’nın bünyesine bizdeki kadar zarar vermedi.. Dengeli olarak ve ihtiyaç miktarı kadar izleniyor, zaman boşa harcanmıyor... Bizde ise, okuma alışkanlığı kazanılmadan televizyon girdiği için, zaten cılız olan kitap okuma alışkanlığı nerdeyse tamamen yok oldu. Dengeler alt üst oldu, televizyonkolik haline geldi halkımız.

İhtiyaç olsun olmasın yatana kadar televizyon başından ayrılmıyor insanımız. Bu da, sosyal ilişkileri bitirdi. Zamanımızın teknolojik harikası olan internet için de durum aynı. Yine hazırlıksız yakalandık. Fakat internet, günlük hayatımızın vazgeçilmez bir parçası haline geldi artık. Her alanda en iyi şekilde yararlanmamız gerekiyor bundan.

“Televizyon, mükemmel bir suç okuludur”

Kitaba, ilme önem vermemenin bizi ne hale getirdiğini dün istatistiki verilerle sizlere sunmuştum. Kitap okumak, yayınları takip etmek, insanın bilmedikleri lüzumlu bilgileri öğrenmesi ve insanlık için yeni gelişmeleri takip ederek kendini yenilemesi, ne kadar faydalı ise, buna mani olan şeyler de o kadar zararlıdır.

Bugün insanı, okumaktan alıkoyan, insanı bir çeşit uyuşturan, körelten, kabiliyetlerini dumura uğratan şeylerin başında televizyon gelmektedir. Bu cihazın âlet olarak bir suçu yok tabii.

Faydalı işlerde kullanıldığı takdirde, zamanımızın en faydalı cihazıdır TV. Fakat, maalesef bugün istenildiği gibi kullanılmamaktadır. Ölçü kaçırılmaktadır. Hayatta kalabilmemiz için günlük yediğimiz gıdalar bile lüzümundan fazla alınınca, zararlı olmakta; zehirlenmelere, ölümlere sebep olmaktadır.