Tartışma

Gerekliliklerin belirtilmesi ve seçenek verilmesi

Gereklilik ve seçeneklerin iyi bir şekilde ifade edilmesi, çoğumuzun çocuklarımız üzerinde disiplin kurma çabaları sırasında kullandığı dokunaklı yalvarışların, çaresiz isteklerin ve boşa korkutmaların alternatifidir. Bunların otoriter, ama içten bir ses tonuyla ifade edilmesi ve tartışmaya girmeden, çocuk bunlara uyana veya uymadığı takdirde ortaya çıkacak sorunları anlayana kadar tekrar edilmesi gerekir. Çocuğun "kendi" isminin kullanılması (kızgınlık anında kullanılacak bir başka isim yerine) saygı ifadesidir ve etkili olur.

İki taraf da sakinleştikten sonra söylenebilecek şeylere birkaç örnek vermek istiyorum. Anlayış ifadesi içeren cümlelere ve sonraya ertelenen uzlaşma sözlerine dikkat edin.

"Ebru, durumun hiç de adil olmadığını düşündüğünün farkındayım. Bu konuda seninle yarın tekrar konuşacağız, ama şimdi yatman gerek. Şimdi iki seçeneğin var: ister kendin git yat, ister seni kucağımda götüreyim."

Tartışma

Çocuklarınız tartışma konusunda ne kadar iyi? Çoğunuzun yanıtını duyuyor gibiyim: "Gereğinden fazla iyi." Çocuklarınızın bu beceriye sahip olduğunu ve bu yüzden de bu beceriyi daha fazla geliştirmenizin gerekmediğini düşünüyor olabilirsiniz.

Sizi anlıyorum. Benim ailemde de tartışmalar hiç bitmez ve çoğu zaman sessizliği özlerim. Ama, kendimi güçlü bir yetişkin yerine koyar koymaz, bu tartışma atmosferinden zevk alır ve kızlarımın bu alanda gösterdiği şüphe götürmeyen becerileriyle gurur duyarım. Üstelik, onların sahip olduğu bu becerinin özgüvenlerini sağlamlaştırdığını ve hayallerini gerçekleştirmelerine yardımcı olacağını biliyorum.

Öyleyse, neden zaman zaman enerjinizi onları susturmak yerine, daha yapıcı ve becerili bir biçimde tartışmalarına yardım etmeye harcamıyorsunuz? Bunu da şu şekilde başarabilirsiniz:

ifadelerini geliştirmelerine yardım edin. Söylemek istediklerini söyleyemediklerinde, suskunluğu tercih ettiklerinde ve kendilerini ifade etmekte güçlük çektikleri zaman onlara yardım edin.

Tartışın ve dinleyin

Çocuklarınızın inançlarını ve düşüncelerini kendileriyle tartışarak formüle etmelerine yardımcı olabilirsiniz. Yaşları küçükken, konular elbette onların ilgi alanlarını kapsayacaktır (örneğin, en sevdikleri TV programı ya da bugün okulda olanlar), fakat yaşları büyüdükçe bu tür tartışmaları genişletip daha soyut ve genel konulara getirebilirsiniz.
Aile içindeki tartışmalar fikir olarak size hoş gelmeyebilir, fakat karşılıklı saygının hakim olduğu bir atmosfer sağlanabilirse, tartışmaların özgüven geliştirmede çok yararlı olduğu kesindir. Bu tür tartışmalar çocukların kendilerine yakın buldukları ya da ilgilerini çeken fikirleri benimsemelerine yardımcı olur.

Aynı düşünce ve değerleri paylaştığınız gerekçesiyle, çocuklarınızla tartışacak birşeyler bulamıyorsanız, bilerek "şeytanın avu-katlığı"nı yapın ve çocuklarınızın kendi görüşlerini (ve dış özgüven için çok gerekli olan tartışma becerilerini) savunabilecekleri tartışma ortamları yaratmaya çalışın.

Kavgalarınızda çocuğunuzu hakem yapmayın

Eşler sorunun kendilerinden kaynaklandığını önceleri kabullenmezler. Onlara göre sorun, çocuklarından ya da okulda öğretmenden kaynaklanıyordur. "Gelin sizinle evlilik terapilerine başlayalım" dediğimde bana şaşkınlıkla bakarak, "Ama biz çocuğumuz için geldik, onun düzelmesini istiyoruz" derler. Bilmezler ki, kendi aralarındaki iletişim sağlıklı olunca, kavgalar bitince çocuklarının da davranışları düzelecektir. Çocuk huzursuz ortamlarda rahat edemezler, hele bu ortam aile içi ise çocuklar için durum daha da berbat demektir. İç dünyaları yaralanır, anne-babalarının arasında kalırlar.

Karı-koca olarak çatışmak

Anne-baba olarak düşünce ayrılıklarına düşmek ve sonra sağlıklı çözümlere ulaşmak doğal. Karı-koca olarak da far düşüncelere, farklı görüşlere sahip olmak doğal. Hiçbir ir bir diğerinin eşi-benzeri olmaz. Hiçbir insan bir başka inşa aynı düşüncelere ve bir olay karşısında aynı görüşlere sahip olamaz, karı-koca olsalar bile. Önemli olan farklı düşünceleri bir araya getirip, bu farklı düşüncelerden her iki taraf için ve için olumlu sentezler çıkarmaktır.

Anne-baba olarak tartışmak

Anne ve baba olmanın dünyanın en zor mesleği olduğun^ her zaman söylüyorum. Anne ve baba olarak sorumluluklarımız kaçınılmaz. Bu sorumluluklarımızı sevgiyle yerine getirdiğimiz sürece hayat hem çocuk hem de bizim için kolay olur.

Zaman zaman eşimizin davranışları, çocuğa karşı tutumu bize yanlış gelebilir; onunla az ilgilendiğini, ona yeterince zaman ayırmadığını, bunun da çocuk üzerinde olumsuz etki yap tığını düşünebiliriz. Çocuğa yersiz çıkışları, bağırmaları, disiplin şekli, koyduğu sınırlar, hoşgörüsü ya da hoşgörüsüzlüğü bizi rahatsız edebilir.

Kavgaların arkasındaki gerçek

Her evlilikte tartışma ve kavga olur. Sonra eşler anlaşır, barışır ve mutlu sona ulaşılır. Tartışma ve kavgaların konulan evlilikten evliliğe değişir. Ancak evli çiftler hep şunu söylerler: "Çocuğumuz olmadan önce hiç kavga etmezdik, çocuk olduktan sonra birbirimizi yer olduk´

Gerçek bu mudur acaba? Hiçbir şeyden habersiz, hiçbir suçu olmayan, karnı doymuşsa, altı temizlenmişse, gazı çıkarılmışsa ve sevgi duygusunu hissetmişse yatağında mışıl mışıl uyuyan minicik bir bebek, kocaman iki yetişkini nasıl olur da birbirine düşürür. Elbette gerçek bu değildir. Gerçek; çocuk doğduktan sonra eşlerin o güne kadar birbirlerinin tanımadığı yönlerinin, davranışlarının, o güne değin bilmediği tepkilerinin yeni yeni ortaya çıkmasıdır. Ve eşlerin birbirlerinin bu yeni tanıştıkları yönlerine tepki vermeleridir.

Uykusuna çok düşkün bir erkek, evliliğinde bu konuda eşiyle çatışma yaşamaz. Ama bebek olduktan sonra durum değişir. Kadın kocasından gece uyanmasını ve kendisine bebeğin bakımı konusunda yardım etmesini istediği an sürtüşmeler başlayabilir.

NÜŞÛZ (KADININ KOCASINA İTAAT ETMEMESİ)

Geçimsizlik çıkarma; serkeşlik yapma; kocaya karşı itaatsizlik etme; Kadının kocasına karşı buğz edip asî olması anlamında bir İslam hukuk terimi. Arapça bir mastar olup, itaatsiz kadına "naşize" denir.

Evlilikte eşlerin karşılıklı uyum içinde olması gerekir. Ayet ve Hadislerde karşılıklı hak ve görevler belirlenmiştir. Cenab-ı Hak şöyle buyurur: Erkeklerin kadınlar üzerinde meşru hakları gibi, kadınların da onlar üzerinde hakları vardır. Yalnız erkekler onlar üzerinde daha üstün bir dereceye sahiptirler" (el-Bakara, 2/228). Şu ayette, eşler arasında iyi geçim istenir:

"Onlarla iyi geçinir, eğer kendilerinden hoşlanmadınızsa olabilir ki bir şey sizin hoşunuza gitmez de, Allah Onda bir çok hayır takdir etmiş olur" (en-Nisâ, 4/19).

Evliliği Yürütmek İçin

TÜRKİYE’DE ‘evlilik okulu’ adı altında hizmet veren özel veya resmî bir eğitim kurumu biliyor musunuz? Ben bilmiyorum, en azından duymadım. Bazı üniversite hocalarının özel çabalarıyla ‘ana baba okulu’ adı altında halka açık kurslar düzenlendiğini biliyorum, ancak gençleri evliliğe hazırlayan bir ‘evlilik okulu’ bilmiyorum.

Amerika’da ve Avrupa ülkelerinin çoğunda değişik isimler altında hizmet veren evlilik ve ana baba okulları oldukça yaygın. Evlenmeye niyetli nişanlı veya sözlü gençler önce bir ‘evlilik okulu’nun kurslarına katılıyorlar. Burada evli çiftlere aile olmanın getireceği sorumluluklar, karşı cinsin psikolojisi, ‘ben’ kişiliği ile ‘biz’ kişiliğini ayıran sınırlar, eşler arası uyum, ailede iş bölümü, ortaya çıkan anlaşmazlık problemlerinin çözümü, arkadaş-akraba-komşu ve iş ilişkileri, ev ekonomisi gibi temel konular anlatılıyor. Amerika’da master yaptığım yıllarda sık sık bu okulları ziyaret etme ve derslerine katılma fırsatı bulmuştum.

Bir tartışma örneği

- Yüksek tahsilli, hatta bölüm birincisi olabilirsin! Fakat burası ev, Boğaziçi Üniversitesi değil!

- Aldığım eğitimin sağladığı akademik bakış açısını her yerde kullanırım, bunu sadece üniversiteyle sınırlayamazsın! insan ya eğitimlidir, ya değildir! Her zaman ve mekana özel bir kişilik sergileyemem!

- Desene,-bir eşle değil; rektörle karşı karşıyayım! Yeni Kemal Pürüz'le başımız deme anlaşılan!

- Olayı çarpıtma! Karşında eğitimin çilesini çekmiş bir bayan var, rastgele konuşamazsın benimle! Bunu iki yıl önce, daha yeni fon ederken görüşmüştük değil mi? itiraz etmemiştin o zaman!

- işin bu kadar despotça bir manzara arzedeceğini bilemezdim! Yani şimdi nasıl geçineceğiz seninle? Hep böyle tartışacak mıyız? Ne olacak halimiz?

- Tartışmayacağız ama evli bulunduğumuz insanın kalitesinin gerektirdiği bedele de katlanacağız!

Zor ama mümkün

Kişi haklı da olsa, münakaşa etmeyip karşısındakine, “sen haklısın” derse mutluluğu yakalayabileceğinden sonra, dostların, dostlukların azaldığı günümüzde, bunların kaybedilmesine sebep olan münakaşa konusunu biraz daha açmak istiyorum. Çünkü, münakaşa, dostların arasını açar, kin ateşini körükler.

Münakaşa, karşıdaki insanı cahil yerine koymak demektir. Sen bilmezsin, ben bilirim demektir. Cahillikle suçlanan herkes az veya çok üzülür, kırılır. Bu da dostluğu zedeler. Ben haklıyım, sen haksızsın demek, kendisinin akıl, fazilet ve ilimde üstünlüğünü isbata çalışmaktır. Bu ise, karşıdakini cehalet ve ahmaklıkla itham etmek demektir.

Kendini karşısındakinden üstün görmek ise, kibirdir. Münakaşanın savunuylacak hiçbir yönü yoktur, her yönden zararlıdır. Münakaşa güzel ahlâkın zıttıdır. Müslüman güzel ahlâklı olur. Hadis-i şerifte,

“Mallarınızla herkesi memnun edemezsiniz. Güler yüz ve tatlı dil ile, güzel ahlâkla memnun etmeye çalışınız!” buyuruldu

Haklı mı mutlu mu olmak istersiniz!

Mail adresime, “Haklı olmak mı istiyorsun, yoksa, mutlu olmak mı?" deye bir mesaj geldi.. Evet, herkesin devamlı sorması gereken en önemli sorulardan biri de bu." Haklı mı olmak mutlu mu olmak!”

Hayatta, çoğu zaman ikisi de mümkün değildir. Haklı olmak ve iddialarımızı savunmak hem muazzam miktarda zihinsel enerji tüketir hem de hayatımızdaki insanlarla aramızda mesafe koyar. Haklı çıkma ihtiyacı, ya da başkasının hatalı olduğunu ispatlama arzusu, çevremizdeki insanları sürekli savunmada olmaya yönelteceği gibi bizi de baskı altında tutar.

Buna rağmen çoğumuz kendi doğrularımızı, başkalarının yanlışlarını kabul ettirmeye çalışarak zaman ve enerji tüketiriz. Birçok insan farkında olarak ya da olmayarak başkalarına hatalı olduklarını ispatlarsa, onların bunu minnettarlıkla karşılayacağını ya da en azından bir şeyler öğreneceklerini sanır. Bu çok yanlış bir düşüncedir! Bir düşünün:

Ateşli bir kavga (mı) ?

Eşinizle birlikte yolculuğa hazırlanıyorsunuz. Siz bavulları hazırlıyorsunuz. Bir ay evde olmayacaksınız. Güzel bir tatil planınız da var.


Tam evden çıkmak üzereyken, ayakkabılığın üzerinde, bir fatura gözünüze çarpıyor. Ev telefonunun faturası... Ödemek üzere eşinize vermiştiniz; ama almayı unutmuş ya da aldığı halde ödemeyi unutmuş... Bir ay içinde ödenmezse, hem telefon kesilecek hem de hak etmediğiniz halde faiz ödeyeceksiniz...

Ne yapacaksınız? Aşağıda iki farklı diyalogla faturayı nasıl farklı biçimlerde ödeyebileceğinizi görebilirsiniz.

DİYALOG A

Öfkelenirsiniz. Daha önce de eşinizin böyle hatalar yaptığını hatırladınız. Elinizde faturayı sallar ve eşinize hınçla konuşmaya başlarsınız. Geçmişe ve hatalara yönelirsiniz, olayı çözmek yerine daha da kötüleştirebilirsiniz:

"Söz vermiştin hani; yine faturayı ödemeyi unutmuşsun."

Tartışmasız Evlilik Sağlıklı Değildir

Her aile tek ve özeldir. Benzer gibi görünse de gerek aileyi oluşturan her ferdin farklılığından gerek onların dünyaya bakış farklılığından gerekse çevrenin özelliklerinden farklar ortaya çıkar.


Aile içinde tartışmanın yokluğu iyi bir iletişimin varlığına değil kötü bir iletişimin varlığına delalettir. Tartışmalar düdüklü tencerenin düdüğüne benzer. Rahatsız eder ses çıkartır ama olmazsa da tencerenin patlamasına sebep olur.


Aile terapilerinde iki taraf da kendince haklıdır. Kimse haksızlığını yüzde yüz kabul etmez.
Terapistin görevi danışanlara yeni bakış açıları kazandırmaktır danışan mevcut bakış açısıyla problemi göremiyordur.

Herkesin kör noktası vardır
Her insanın kör noktası vardır. Bu kör nokta bizim kendimiz hakkında bilmediğimiz olumsuz kişilik özelliklerimizden oluşur.