Mürur-u Yusuf

buzlu saçaklardan düşüyorum orta yerine insafsız tenhalıkların...
sen ben de mürteciyken...,
acıdır, büzgü büzgü sarmalar bağrı..
yüreğim ki, karia..
bir yanılgı ki, deprem.., yerle bir etti aşkın doruklarını...

kelimelerim karaya vurmuş bir kere..
yolu yok yutmanın... yolu yok unutmanın..
bir vurgun benim ki.. kanadı meksur bir lâle belki..
söze çiğ vurmadan.., benliğini çalmadan.., hükmünü kaldırmadan...

unutarak her şeyi.. unutmayarak hiç bir şeyi..
anıtlar dikerek beled-i yamanın göbeğine...
bir savaşçı edasıyla kılıç sallayarak varakların üzerinde..
kayıtlara geçecek bir cinayet haberi gibi..
uzaktan gül,
yakından kan kokan...

ben ki kırgınım, değmesin ahıma kimseler..
yüreğimin bir ucundan diğer ucuna hicretteyim şimdi...
zulmedildi aşka!...
yerim yok bu diyarlarda.. yerim yok ihanet kokan ücralarda...

kaç kere geçtim sabahlara kapan kuran gecelerin içinden...
ben hep boz bulanık.. ben hep gamgüzar.. ben hep ebr-i teessür..

sen!
hep külli muhayyel...
bilmiyorsun... müntehir bir aşk uğruna feda ettiğimi kendimi...
tıpkı.., ipek böceği gibi...
kalbine ipek sundum..
kalbime kara vurdum..
ve,
yok oldum...
ben y-o-k-u-m!...
o var...
salınıp duruyor yokluğumun üzerinde...
ipek bilmedi kozanın kendisi uğrunda feda edildiğini..

yaşananlar giyotine giden bir mahkumun acısı kadar dokunaklı...
kaç kere ölüme koştum soluk soluğa..
yetişemedim yine de.
pranga vurdum bu ömre.. azaplar verdim gecelerime..
yeşillerimi çiğnedim..
en deli halimle dualar ettim oysa..
nafile.., dibe vurdu tüm tedbirlerim.
tarihleri yaktım..

tüm zamanlar aralık kadar acımasızdı çünkü..
soğuktu.. yalancıydı..
ve, sen... Yusuf sandığım!
nârevandın yüreğime... bilemedim!

halime karalar bağladı, brindar akşamlar...
kapılar kapandı, dünya kilitlendi üzerime.
bîgirân ağrıdı bedir..
şüride hâl kaldı güneş, ay ve on bir yıldız...
zaman zemheriydi..
katlime fermandı sessizlik.. yüreğime cellat...
neden... ????

neden kastettin muradıma?..
ne istedin yüreğimden...
mor ufuklara demirlenmiş gözlerimden...
şimdi parça parça ömrüm., haddi hesabı yok kanamaların..

seni Yakup misali sevdiğim için suçluyum..
hatırladıkça saçlarıma esen rüzgarları, kıyameti kopuyor umutların...

işte
tam da burada, oylumlanan sorular ortasında..
her şey bitti derken...
gökten dağlarıma kıvılcım ağar..en çok ağlamaklı sayıklamalar duyulur yatağımın tenhasında..
döküle döküle tütsülenmiş morlar kalır benden geriye...

sen, inancın bekaretini bozandın...
iki büklüm kılandın karanfilleri...
yağmaladığın ben değil,
yıllanmış baharlardı..., nevruzları kıskandıran..

Sen Yusuf değildin ki... ben yanıldım..
yordum yüreğimi hiçliğine..
yordum yüreğimi kör kuyularının gizemine...
vefasız kaldım kalbimin gerçek sahibine..
yüreğimi yormanın aşka vefasızlık olacağını unuta unuta..

ya sen.., uğruna kan ter içinde kaldığım!
sana yakışan ne kaldı geriye..?
hayır...!
sonsuza kadar yut kelimelerini..

konuşursan,
fütursuzluğuna lanet okuyacak arş-ı âlâ...

soluk aldığın her an ahım ulaşacak bedenine.,

unutma!

ahde borcun var..
onurunu zedelediğin her şeyin hesabı var...
sorulacak bir bir..
hani nupelda masalı... hani..
yanarım. yanarım ki..,
nasıl kırdıysan aşkın onurunu..

nasıl savurduysan çakır derelerden topladığım incileri..
nasıl ziyan ettiysen düşlerimin hasadını..
nasıl çaldıysan muradımın hikmetini...
nasıl erittiysen yirmi bir yıldır kalbimde duran,
Yusuf yüzlü kartanemi...
nasıl boynu bükük bıraktıysan gülşenimi...
nasıl öldürdüysen beni....
işte öyle..
işte öyle ....

aşkta kısas olmaz sanırdım...
oysa.., yanıldım..
sen de
ya-nı-la-cak-sın...

. zaman: sene-i sûzan
. yer: çah-ı yusuf
. hâl: ah-ı derun


Konular