Ebedi Gençlik

“Genç”. Bir çırpıda dilimizden dökülüveren bu bıçak gibi sert, keskin ve berrak kelime,hayatımızın da böyle bir dönemine işaret etmez mi sizce?Nasıl kesin kararlıyızdır, nasıl da bildiklerimizden emin,siyahla beyaz arasında hızlıca gidip gelen, asla aralarda duraklamayan tercihlerimiz, bizi uçurumların kenarlarına doğru sürükler,kurulu düzene itiraz etmek için fırsat kollar dururuz. Adeta tepeden tırnağa kadar ideal kesilmişizdir.Çabucak karar verir, çabucak vazgeçeriz.İdolümüz hep uzaklardadır.Yakın çevreden asla böyle biri çıkmaz. Kalbimiz çok çabuk kırılır, pek çok kişinin kalbini de biz fark etmeden kırarız. Gönül kuşumuz, duygularımızın estirdiği rüzgarın önünde daldan dala konar, her dala da yuva yapmak ister.





Avuçta tutulan bir balık gibi ne çok sıkılmaya ne de gevşek bırakılmaya gelmeyen genç insanın hayata bakışı bulunduğu noktadan ufka fırlatılmış bir ok gibi düzgün bir kavis çizer, asla sağa sola kayarak düzensizlik göstermez. İdealizm gençlikte en yüksek noktadadır. Her şey zihinde tasavvur edildiği gibi olmalıdır. Prensipler asla şartlara feda edilmez. Eğer yetişkinler biraz eğilip bükülecek olursa hemen kesin hükümlerle mahkum edilirler ve üzerleri de kırmızı bir çizgiyle çizilir. Uçuk hayaller kurulur, hepsine de inanılır. İşte böyle hareketli geçer ömürlerimizin hatırı sayılır bir parçası.




Her dönem gibi bu dönemin de bir sonu vardır elbet. Hiçbir fırtına sonsuza dek sürmez. Gün gelir uçar gibi yürüyen gencimizin ayakları yere basar, hem kendisine hem de dış aleme daha temkinli yaklaşır,hayat gözüne başka türlü görünmeye başlar. Bedeninden sonra aklı da kemâl yolunda ilerlemektedir artık. Her şeyi daha fazla ciddiye alır,sorumlulukların ağırlığı yavaş yavaş omuzlarına yüklenir ve hayat asıl şimdi başlar.




St.Exupery’nin sarsıcı ifadesiyle” yaşamak, yavaş yavaş doğmaktır.” Yaşadıkça öğrenir,
öğrendikçe de kimliğimizi inşa ederiz.




İçinde pek çok imkanı barındıran potansiyel olarak sahip olduğu güç ve yetenekler, henüz keşfedilmemiş bir nehrin akabileceği en uygun yatağı oluşturmak toplumun görevidir elbette. Şimdi bize radikal ve aşırı gelen bu tavırlar, aslında gençlik yıllarımızda fıtratımızda var olan ve henüz aşındırılmamış olduğu için her fırsatta kendisini gösteren hakşinaslık vicdan ve merhamet duygularımızın dışa vurumudur. Bunu düşündüğümüz zaman, bu davranışlar bize de daha anlamlı ve sevimli görünmektedir. Keşke hayatın kıvrımlı yollarında ilerleyen herkeste bu duyarlılıklardan bir eser kalsa. Keşke gençlikteki idealizmimizden bir nebze olsun taşısak hepimiz. Uzun yıllar harcanan emekle elde ettiğimiz maddi konforumuzu ya da tasavvurumuzda bina ettiğimiz teorik yapıyı korumak için başka türlü davranmaya hatta başka türlü inanmaya kendimizi ikna etmesek keşke. Genç iken sahip olduğumuz erdemleri orta yaşlılıkta omuzlarımıza yüklenen sorumluluklar sebebiyle arka plana atıp, böylece çaldığımız her minareye de bir kılıf uydurmakta, toplumumuz da bize el hak çok yardımcı olmaktadır. “Herkes böyle yapıyor”, “Böyle gelmiş böyle gider”, “Elle gelen düğün bayram” gibi kalıplaşmış ifadeler,hissiyatımızı yavaş yavaş köreltir, farklı düşünenler bizim için de uyumsuz kişiler olmaya başlar . Yaşı ilerlediği halde gençliğindeki cesaret, gözü karalık ve idealistliği hala yüreğinde barındıran ve sayıları gün geçtikçe azalan insanlara hayranlık duymamak elden gelmiyor bu durumda. Onlar toplumun yüz akları olarak her zaman önde gidenler olmuşlar ve her zaman hayırlı işlere imza atmışlardır. Kendilerine beden ve zihin konforlarını sağlayacak olan çağrılara kulak asmamışlar ve ebedi gençler olarak anılmayı da hak etmişlerdir.




Maalesef bütün dünyayı kuşatmış bulunan modern anlayış, idealizm yerine konformizmin yerleşmesine zemin hazırlamakta ve pek çok konuda olduğu gibi hayatı da bölümlere ayırarak ele almaktadır.Yine bu modern anlayış her şeyi tüketime endekslediği için, gençliğe de bu sebeple önem atfeder ve harcamanın dinamiklerini en çok yönetebildiği bu dönemde gençleri hedef kitle kabul eder. Gençlik dönemini çocukluk ve orta yaşlılıktan özenle ayıran ve hem aşağıya, çocukluğa, hem de yukarıya, orta yaşlılığa doğru genişleten bu anlayışta çocuklar, erkenden çocuk bedeninin sevimliliğini gençliğin cazibesi ve cinsel kimliklerini ifşa eden giyim ve davranış tarzı ile değiştirirler. Orta yaş grubu ise gençlik iddiasından kolay kolay vazgeçmediğini gösterir şekilde kıyafet ve hayat tarzı ile gençlere benzemeye, kırışan cildi ve aklar düşen saçları ile mücadele etmeye uğraşır. Böylece gençlik bir imaj ve görüntüden ibaretmiş gibi neredeyse kutsanır ama bu durumda kavramın içinin boşalması da kaçınılmazdır.




Aslında bezm-i elestte verdiği söze sadık kalmanın dığer adıdır gençlik.Cennette mü’minlerin ebedi gençler olarak bulunacaklarını düşündüğümüzde bu kavram zihnimizde daha anlamlı bir yer işgal ediyor.Yaratıldığımızda fıtratımıza konmuş bulunan erdemleri muhafaza edebildiğimiz ölçüde genç kalmaktayız hepimiz.Yaratıcımıza verdiğimiz sözü hatırlayabildiğimiz ölçüde ve kaynağımızla irtibatı sağlam tutabildiğimiz ölçüde...




Konular