Etkin ve yeterli bir iletişim var mı?

Aileler farklı kuşaklardan oluştuğu için, iletişim konusunun sık sık sorunlara neden olması kaçınılmazdır. Aynı zamanda farklı cinsiyetlerin de birarada bulunması iletişimde sorunlar çıkması riskini daha da arttırır.
Daha önce de değindiğimiz bir başka önemli sorun ise, içimizdeki "otomatik pilotun (içgüdüsel anababa) devreye girip, kontrolümüz dışında sinyaller vermesidir.

Bu nedenle, aile bireylerinin birbirlerine gönderdikleri mesajların doğru anlaşılıp anlaşılmadığını düzenli olarak kontrol edilmesi gerekir. (Bu konunun anababanın en zor sorumluluklarından biri olduğunu düşünüyorum.) Bir kez daha ifade etmek isterim ki, her ailenin ve bu ailelerdeki her bir bireyin iletişim şekli bir diğerininkine benzemez. Kimileri birbirine göndermek istedikleri mesajı çok fazla sözcük kullanarak gönderirken, kimileri daha çok vücut dilini kullanır. Diğerleri eylemleri göz önünde bulundururken, bazıları yazılı dil kullanır. Bu nedenle de, mesajı hem gönderenin, hem de alanın tümü ile anlaması koşulu ile, hiçbir yöntem bir diğerinden daha iyidir demek olası değildir.

Çocuklarınızın özgüven kazanmasında, ailenizin iletişim şekli ile ilgili bazı soruları kendinize sormanın yararı olacaktır.

a) Mesajların alındığını ve anlaşıldığını düzenli olarak kontrol ediyor muyuz? (Bunu, söyleneni kendi sözcükleriyle tekrarlamalarını isteyerek yapabilirsiniz.)

b) Aile içinde tartışmalara ya da sohbetlere "zaman" ayırıyor muyuz? Yoksa sadece birbirimizin yanından geçerken bir iki kelime mi ediyoruz? Daha da kötüsü, televizyon izlerken, reklâm aralarında mı konuşuyoruz?

c) Aile içi haberleşmede çocukları aracı, hatta arabulucu olarak kullanıyor muyuz?

d) Sözlü mesajlara gösterdiğimiz dikkati sözsüz mesajlara da gösteriyor muyuz?

Bu sözsüz mesajların aile içindeki önemi daha büyüktür, çünkü birbirimizi daha yakından tanıdıkça, daha çok sözsüz iletişim kurmaya başlarız ve sadece ailedeki yetişkinlerin ya da yetişkin adaylarının anlayabileceği özel sözsüz ipuçları ve kodlar oluştururuz. Örneğin, günlük eylemlerden bazılarının gizli özel anlamları vardır. (Çay bardağını alıp yatak odasına çıkmak "Çok sinirliyim ve yalnız kalmak istiyorum." bir nikaha gitmeyi reddetmek "Bu evliliği tasvip etmiyorum." birine çiçek vermek "suçluyum" anlamına gelir.)

Diğer yandan, önemli mesajları birbirlerine sadece sözcükleri kullanarak iletmeye alışık olan yetişkinler, çocuklarının yüz ifadeleri, davranışları hatta oyun yoluyla vermek istedikleri mesajları farketmeyebilirler.

e) Zamanı ve yeri belli olan, ailenin her bir bireyinin katılabileceği ve aileyi ilgilendiren her bir sorunun ya da konunun tartışılabileceği toplantılar düzenliyor muyuz? (Bunu bir yemekte yapabilirsiniz, fakat çok resmi olmaması konusunda dikkatli davranın; çünkü bu tür ortamlar çocukları fazlasıyla sıkabilir.)

f) Herkesin birbirinin "günlük programlarından haberi var mı? (Yemeğe kim geliyor? Kim bugün geç gelecek? Bugün biri arabayla okula bırakılacak mı? gibi konular için herkesin kullanımına açık bir takvim ya da bir defter kullanılabilir.)

g) Birbirinizin aklından geçeni okuduğunuza fazlaca mı inanıyorsunuz? ("Senin benimle gelmek istemeyeceğini düşünmüştüm.", "Ne bileyim. O filmi görmeye pek istekli görünmüyordun. Ben de yalnız başıma gittim.")
Mutlu ailelerde, birini gerçekten seviyorsak, onun duygularını da kesinlikle tahmin ederiz gibi bir inanış söz konusudur. Pek çok kişi bana çocukluklarında bu yüzden çok sıkıntı çektiklerini, çünkü kendilerinin bunu başaramadıklarını ve bu yüzden çok üzüldüklerini anlatmıştır.

h) Birbirimize birbirimiz hakkında yeterince olumlu bilgi verebiliyor muyuz?

ı) Birbirimiz hakkında olumsuz görüş bildirmemiz için birbirimizi teşvik ediyor muyuz?

j) Birbirimizin iletişim tarzına veya yöntemine yeterince saygı gösteriyor muyuz?

Her ne kadar her ailenin iletişim konusunda ortak bir tarzı olsa da, yine de kişilik, cinsiyet ve yaşla ilgili farklılıklar olabileceğini göz önünde bulundurmalıyız. Örneğin, ailenin iletişim tarzını kullanmak yerine, okulda ya da sokakta edindiği iletişim tarzını kullanan çocuklarla alay edilmesinin, bu çocukların özgüven kazanmalarında ciddi sorunlar yarattığına tanık oldum.

k) Farklı yönlerimizi açıklıkla tartışıp, ifade edebiliyor muyuz, yoksa bunları göz ardı mı ediyoruz?

"Mutlu aile" kavramına ters düştüğüne inanılan bir diğer konu ise, tartışmanın, özellikle çocuklar için kötü bir şey olduğudur.Bence, tartışmak aile yaşamının hem kaçınılmaz,hem de önemli bir bölümüdür. Üstelik, tartışmak çocuklara haklarını, inançlarını ve gereksinimlerini savunabilmeleri için fırsat verir. 13. Bölümde çocuklar arasında çıkacak çatışmalarla başa çıkabilmenin yolları üzerinde duracağız, ama şimdilik şunu hatırlatmakta yarar var: Çocuklar sevdikleri insanların anlaşmazlıkları nasıl çözümlediklerini görerek, anlaşmazlık durumunda belli başlı tepki ya da davranışlar hakkında çok şey öğrenirler. Ayrıca, özgüven kazanmak için "yenmek" gerekmediğini, karşılıklı ödün vererek de insanların başarılı olabileceğini görürler.


Konular