Duygu cimrisi olan babalar

Böyle de bir kişilik özelliği olur mu diyebilirsiniz. Evet oluyor. Bazı erkekler duygu cimrisi olabiliyor. Kadınlarda daha az görülen bu kişilik özelliğine erkeklerde daha çok rastlanıyor. Bu erkekler duygularını asla ifade etmek istemiyorlar. Özellikle de olumlu duygularını karşı tarafa söylemeyen, belli etmemek için özen gösteren bu erkekler, tıpkı parasını harcamaktan korkan cimri insanlar gibi, duygularını açığa çıkarmaktan korkarlar.

Bireysel yaşantılarında ve özel hayatlarında bu tutumlarından dolayı eleştiriler alan bu erkekler baba olduklarında da aynı tavırlarına devam ederler. Psikoterapi seanslarına katılan pek çok yetişkin danışanım şöyle demiştir: ´´Kendimi bildim bileli babamdan bir kere bile ´seni seviyorum´ kelimesini duymadım." ne kadar acı veren bir durum değil mi?
Her çocuğun birincil gereksinimi sevgidir. Her çocuk anne-babasından sevildiğini duymak ister. Hatta küçük çocuklar zaman zaman anne-babalarına "beni sevmiyorsun!" derler. Çünkü sevildiklerini duymak ve emin olmak isterler. Bundan daha doğal bir istek olabilir mi? Biz yetişkinler de öyle değil miyiz? Sevdiğimiz insanlar tarafından sevildiğimizi duyduğumuz zaman ne kadar mutlu oluruz, değil mi? İşte çocuklar biz yetişkinlerin duyduğu mutluluğun binlerce katını duyarlar sevildikleri söylendiğinde.

Duygu cimrisi babalar ise çocuklarına sevdiklerim söylemezler. Çocuklarına sevdiklerini söyledikleri zaman onların şımaracağını düşünürler, sözlerini dinlemeyeceklerine inanırlar. Erkek çocuğa sevgi kelimeleri kullanılmaz çünkü o erkektir. Kız çocuğuna ise söylenmez, şımarır, tepene çıkar. Bu babalar sadece sevgi sözcüklerini değil, onaylama sözcüklerini kullanmakta da cimrilik gösterirler. "Aferin, harikasın, çok güzel yapmışsın" gibi, çocuğu onaylayan sözcüklerden kaçınırlar.

Bir aile terapisi seansında, beş yaşlarındaki erkek çocuğu yaptığı resmini babasına getirmiş ve neşe dolu gözlerle bakarak araba resmini güzel çizip çizmediğini sormuştu. Ve nefesini tutarak heyecanla babasının yanıtını beklemişti. Babası resme bakmış ve "Eh, fena olmamış" demişti. Çocuk ağlamaya başladığında ise, "Görüyor musunuz İlkim hanım, bu oğlan işte hep böyle sulu gözlü, ne yapacağız bununla bilemiyorum" diye şikâyette bulunmuştu. Oysa çocuk babasından coşku dolu bir sesle "Harika bir araba çizmişsin oğlum, aferin sana" kelimelerini duymak istemişti. Böylece bir sonra çizeceği resme daha motive olacak, daha hevesli olacak ve daha da güzel bir resim yapacaktı. Babasının o tavrından sonra küçük çocuk çizdiği resimleri Babasına hiç göstermedi.

Günümüzde bilim insanları sevgi enerjisinin gücü üzerinde pek çok araştırma yapıyorlar. Sevgi sözcükleri mırıldanarak sulanan çiçeklerin bile daha sağlıklı ve daha uzun ömürlü oldullarını savunuyorlar. Çiçeklerinizi sularken onları sevdiğiniz söyleyin diyorlar. Hayvan davranış bilimcileri, evcil hayva rınızla ara sıra konuşun diye yönlendiriyorlar. Kedinize, köpeğinize, kuşunuza, balığınıza, kaplumbağanıza yemeğini verirken sevgi dolu yaklaşın ve sevgi sözcükleri kullanmayı ihmal etmeyin diyorlar. Doğadaki canlılar bile sevgi sözcükleriyle daha hızlı ve sağlıklı büyürlerken, daha uzun ömürlü olurlarken insan yavrusunun sevgi enerjisine ne kadar gereksinimi olduğunu siz düşünün.

Duygu cimrisi olan kişilerin, yani duygularını kendilerine saklayan kişilerin anne ya da babalarının da aynı özelliğe şahit olduğunu görüyoruz. Çocukluklarında anne-babalarından sevgi sözcükleri duymayan, anne-babalarının duygu paylaşımlarından yoksun kalan çocukların yetişkin olup anne-baba olduklarında aynı özelliklere sahip olmaları pek de şaşırtıcı olma gerek.

Belki siz de duygularını eşiyle ve çocuğuyla paylaşamaya birisiniz. Böyle bir tutum içindeyseniz eminim eşiniz bunda son derece rahatsızdır. Ve rahatsızlığını size mutlaka söylüyordur. Ancak çocuğunuz bu rahatsızlığını dile getiremeyebilir Verdiği tepkilere dikkat ederseniz bunu açıkça görebilirsiniz Ortada hiçbir şey yokken hırçınlaşıp ağlıyorsa, eve geldiğinizde sürekli sizinle oynamak istiyorsa ya da sizden uzak duruyor anlam veremediğiniz kaprisler yapıyorsa bilin ki, sizin yakınlığınıza ihtiyacı var demektir.

İç dünyanıza şöyle bir bakın ama objektif olmaya çalışın.Duygularınızı paylaşmadan yaşamaktan mutlu musunuz? Siz paylaşmadığınız sürece, çocuğunuz da büyüdüğünde sizinle duygularını paylaşmayacaktır. Onunla aynı evde yaşayan yabancı gibi olmak sizi üzmeyecek mi?

Gelin, duygularınızı açığa çıkarın. Sevdiğinizi, beğendiğinizi, özlediğinizi, onayladığınızı, takdirlerinizi çocuğunuzla ve sevdiğiniz insanlarla paylaşmaya önce karar verin, sonra da yavaş yavaş uygulamaya başlayın. "İnsan yedisinde neyse yetmişinde de odur, değişmez" diye düşünmeyin. Evet, kişilik yapınız değişmez ama bazı özelliklerinizi değiştirmek elinizde. Hele bu değişim sizin ve ailenizin gelişimi için gerekliyse kaçınılmaz olmalıdır. Olumlu değişimler her zaman olumlu gelişimleri beraberinde getirir. Duygu cimrisi olmaktan vazgeçin ve sevginizi dile getirin.


Konular