Aşırı hoşgörülü anneler

Hoşgörülü olmak kesinlikle çok olumlu bir davranış biçimi.Ancak her durumda olduğu gibi, bu davranışımızda da aşırıya kaçıyorsak, hoşgörümüzün bize ve sevdiklerimize zarar verme olasılığı çok fazla demektir.
Hoşgörülü olmak, kişinin ve birlikte yaşadığı insanların hayatını kolaylaştırır. Hoşgörülü kişilerin, insanlar arası iletişimde başarılı ve kendileriyle barışık olduklarını biliyoruz. Ancak hoşgörünün aşırı olması ve sınırları aşması kişinin yaşamdaki dengesini bozar. Nasıl yemek yemek bedensel ihtiyacımızsa ve bul ihtiyacı dengeli karşılamak zorundaysak, nasıl aşırı yemek yersek bu bedenimize zarar verirse, işte hoşgörünün fazlası da ruh sağlığımıza zarar verir.

Hoşgörüsünü yerinde devreye sokan annelerin çocukları sakin, özgüveni gelişmiş ve kendileriyle barışık çocuklar oluyor. Ancak aşırı hoşgörülü annelerin çocukları hırçın, öfkeli, şımarık ve annelerinin yönergelerine karşı duyarsız olabiliyor. Ve çocuk bu davranışlarını zaman içerisinde çevresindeki her insana (büyükbaba, anneanne, babaanne, dede, öğretmen vb.) genelleyebiliyor.Aşırı hoşgörülü anneler çocuklarına sınır koymadıkları için, bu çocuklar disiplinsiz, sınırlarını çizemeyen, nerede ne yapacaklarını bilemeyen, söz dinlemeyen çocuklar olarak hayata başlıyor.

Bu çocukların adölesan yani ergenlik dönemleri de fırtınalı geçiyor. Ergenlik döneminde sınırlar koymaya çalışan anne-baba ne yazık ki başarılı olamıyor. Çünkü disiplin erken çocukluk döneminde öğretilmesi ve öğrenilmesi gereken bir davranış biçimi.Çocuk erken çocukluk döneminde bu davranışı edinemediği zaman hem kendisi hem de anne-babası sorunlar yaşıyor.

"Nedir bu sorunlar?" diye sorarsanız, her şeyden önce bu çocuklar mutsuz ve doyumsuz oluyor. Mutsuzluk ve doyumsuzluk ise bir çocuğun yaşamındaki en büyük sorundur. Bu çocuklar anne-babası ne yaparsa yapsın, mutluluğu ve sevinci sürekli yaşamayan, sürekli arayış içerisinde olan ve ne aradıklarını da bilemeyen çocuklar oluyorlar. Elbette çocuk, çocuk olarak kalmıyor; ergen oluyor, genç oluyor, genç yetişkin oluyor, yetişkinliğini yaşıyor ve yaşlılığa geçiyor. İşte aşırı hoşgörülü annelerin çocukları bir ömür boyu mutluluğu arıyorlar.

Yaşamlarında karşılarına çıkan insanları kendilerine yetmiyormuş gibi hissediyorlar. Sevdikleri ya da eşleri onlara yeterince haz vermiyor. "Her şeyi ben bilirim, en doğru benim, benim yaptıklarımı aşırı hoşgörüyle karşılayacaksın" biçimindeki beklentilerinden dolayı hem eşlerini hem de kendilerini mutsuz ediyorlar. Sorumluluk duyguları gelişmiyor. Sürekli arayış içerisinde oluyorlar ama neyi aradıklarını da bilmiyorlar. İnsan için en büyük tuzak da bu olsa gerek: Neyi aradığım bilememek.

Bir insan için en zor olan, karanlık bir odada simsiyah bir kediyi aramaktır. Ama daha da zor olan, karanlık bir odada, olmayan bir kediyi aramaktır.

Siz de aşırı hoşgörülü bir kişiliğe sahipseniz ve kişiliğinizin °u yönünü çocuğunuza yansıtıyorsanız lütfen kendinizi frenleyin. Aksi halde çocuğunuz hayatı boyunca karanlıkta bir oda da, aslında var olmayan bir kediyi arayacaktır. Buna yüreğiniz dayanacak mı?


Konular