Çocuğunuzun Dil Gelişimini Biliyor musunuz?

İnsanı diğer canlılardan ayıran tek bir gelişim süreci var, o da dil gelişimi. Hayvanlarda motor ve duyusal gelişim sürecinin olduğunu biliyoruz. Oysa dil gelişimi sadece insanda var. Hepimiz sosyal varlıklarız ve birbirimizle iletişim kurmaya ihtiyacımız var. Birbirimizle iletişim kurmanın tek yolu; karşı tarafa duygu, düşünce ve isteklerimizi net ve açık bir şekilde ifade etmek.

Konuşmak kendimizi açıkça ifade etmenin zorunlu şartı. Konuşmadan ne yetişkinler ne de çocuklar iletişime geçebilir.! Konuşmazsak çocuğumuz bizi anlamayacağı gibi, çocuğumuz, konuşmazsa biz de onu anlamayız. Ancak bazen beklentiler o j kadar yoğundur ki, önyargılar o kadar çoktur ki, anne-baba kendi doğrularına o kadar tutunmuştur ki, çocuk konuşsa bile anlaşılmaz ya da yanlış anlaşılır.

Bebek önce ses ile iletişim kurar. Annesi ona seslendiğinde bebek agu sesleriyle annesiyle iletişime geçer. Daha sonra aguların yerini gülücükler alır; sonra heceler, sonra tek kelimeler ve cümle kurmalarla çocuk dil gelişimini hızlandırır. Bebek ilk zamanlar iletişimi beden diliyle kurarken, 13 aylıkken algı dilini kullanır. 13 aylık bir bebeğin algılayabildiği kelime sayısı yaklaşık 50 civarındadır. 2 yaş dolaylarında ise ilk sözcükler başlar. Bebeğin dil gelişimi önceleri yavaş ilerliyor gibi görünse de, belli bir zaman sonra büyük bir hızla gelişim gösterir. Ancak kendileriyle konuşulmayan ve yalnız başlarına bırakılan bebeklerin dil gelişimlerini hızlandırmalarının zor olduğu da bir gerçek. "Çocuğum çok küçük, nasılsa anlamaz" diye ondan sözel iletişiminizi esirgemeyin. Onu emzirirken, altını değiştirirken, gezdirirken, yıkarken bol bol konuşun. Bu hem bebeğin dil gelişimine olumlu katkıda bulunacak, hem de ruh sağlığını olumlu etkileyecektir. Onunla konuşurken çok uzun cümleler kurmamaya dikkat edin. Ses tonunuz daima yumuşak ve sevecen olsun. Çok yüksek sesle konuşmamaya özen gösterin. Çocuğunuzla konuşurken Türkçe´yi doğru kullanmaya dikkat edin. Çocuğunuz doğal olarak sizin gibi akıcı konuşamayacaktır, onu dinlerken sabırsızlığınızı ona hissettirmeyin, aceleci davranıp onun cümlelerini tamamlamayın, aksi halde özgüveni zedelenebilir. Unutmayın ki, dil gelişimi de çocuğun kendine olan güvenini pekiştirmektedir. Çocuğunuz kendisini ifade etmeye çalışırken onu gerçek anlamda dinleyin ve onu dinlediğinizi ona hissettirin. Çocuğunuzla bol bol konuşun, bebekken ona nasıl masallar anlattıysanız şimdi de sohbet etmek için zaman ayırın. Ona kitap okuyun. Özellikle uykuya dalarken okunan kitapların çocukları rahatlattığını ve gerginliklerini atmalarına olanak sağladığını biliyoruz.

Çocuğun dil gelişimini mutlaka destekleyin, çünkü bu onun yaşamı boyunca kendisini ifade etmesinde, sağlıklı iletişim kurmasında çok büyük rol oynayacaktır. Kendisini doğru ifade etmeyi, karşı taraftan gelen ifadeleri doğru algılamayı, çevresiyle rahat iletişim kurabilmeyi sizinle kurduğu iletişim sayesinde yapabilecektir.

Susturulmuş, düşüncelerine önem verilmemiş, söz hakkı tanınmamış, sürekli eleştirilmiş çocukların iletişim becerisi geliştiremediğini ve kişilik yapılarında sorunlar olduğunu biliyoruz. İlgilenilmeyen çocuklarda kendini ifadede zorluk, konuşmayı reddetme, psikolojik kökenli kekemelik, içe kapanma gibi davranış bozuklukları gözlemlenmektedir. Bu davranış bozukluklarının aile tarafından zamanında anlaşılması ve çözüm yoluna gidilmesi, çocuğun dış dünyaya dönmesine ve kendisini sağlıklı ifade etmesine yardımcı olur.

Çocuk kendisini ifade etmeye çalışırken, duygu ve düşüncelerini sizinle paylaşmaya çaba gösterirken onun duygusal mesajlarını gözden kaçırmamak ve bu mesajları doğru okumak çocuğun kişilik gelişiminde büyük önem taşıyor. Çocuk size herhangi bir olumsuz duygusunu açtığında hemen tepki göstermeyin, o duyguya neden olan etkeni bulmaya çalışın. Örneğin çocuğunuz ödevini yapmak istemediğini söylüyor, ona he-f men kızacağınıza, ödevini yapmak istememesinin altında yatan duyguyu öğrenmeye çalışın. Çocuğun bu duygusunu açığa çıkarmasına yardımcı olun.

Çocuk:"Ödevimi yapmak istemiyorum."
Annenin Tepkisi:"Hayır, ödevini yapacaksın, bitireceksin." Annenin çocuğu algısı: "Tembel! Oyun olsa oynar ama..."
Çocuk:"Yapmayacağım, işte"
Annenin duygusu: Öfke.
Sonuç:Anne ve çocuk arasında çatışma (tartışma) başlar ve iletişim kopar.Anne, çocuğun duygusal mesajını okuyamamıştır.
Şimdi de çocuğun duygusal mesajını doğru okuyan anne örneğine bakalım.
Çocuk:"Ödevimi yapmak istemiyorum." Annenin tepkisi: "Ödevini yapmak istemiyorsun. Bunun nedenini benimle paylaşabilirsin. Gel konuşalım."
Annenin çocuğu algısı:"Kendisine sorun ettiği bir şey var. Mutlu değil."
Çocuk:"Tamam, konuşalım."

Sonuç:Anne çocuğun duygusal mesajım doğru okumuştur. Çocuk mutsuzdur. Mesaj budur. Çocuğun herhangi bir nedenden dolayı sıkıntısı vardır. Anne-çocuk arasında sağlıklı bir iletişim kurulur ve anne çocuğunu sıkan nedeni çocuğuyla konuşarak öğrenir.

Çocukla iletişim kurarak her türlü sorunu çözebilirsiniz. Burada sihirli sözcük "iletişim" dir. Ancak bunu çocukla çok küçük yaşlardan itibaren paylaşmalısınız. Çoğu kez aileler çocuklarıyla, çocuk belli bir yaşa gelene kadar doğru dürüst konuşmaz, onu dinlemez, konuşmasına ve kendisini ifadesine de fırsat tanımaz. Çocuk büyüyüp de ergenlik dönemine girdiğinde ona yaklaşmaya, onunla iletişim kurmaya çalışır ve elbette başarılı olamaz.

Bu süreçte en çok duyduğum söz şu oluyor: "Çocuğumla aynen sizin dediğiniz gibi iletişim kurmaya, konuşmaya çalışıyorum. Ona ters davranmıyor ve bir sorunu olduğunda benimle konuşabileceğini söylüyorum ama bir türlü olmuyor. Sürekli kavga ediyoruz ve birbirimizle iletişim kuramıyoruz. Ama inanın, kitaplarda okuduğum her öneriyi ya da öğrendiğim her yaklaşımı deniyorum."

Evet, bu anne-babalar gerçekten de çaba gösteriyor ama çocuklarına ulaşamıyor. Neden, biliyor musunuz? Çünkü geç kalmış oluyorlar. Bu iletişimi çocuk daha çok küçükken kurmaları gerekir, 15 yaşına geldiği zaman değil. Sorun bu noktadan kaynaklanıyor.

Yaşam hiçbir şeyi beklemiyor. Zaman ertelenen hiçbir şeyi affetmiyor. Çocuk yetiştirirken geriye dönüp sil baştan yapma Şansımız da yok. Anne için geçmiş ya da gelecek yok, şimdi varken işte bunu ifade etmeye çalışıyorum. Çocuğunuzla ertelediğiniz her şey için geç kalınmıştır. Artık onu 3 yaşına döndürüp,başucunda kitap okuyamazsınız ya da 6 yaşına geri dönüp düşüncelerini dikkatle dinleyemezsiniz. Geçmiş artık kaçmıştır. Çocuğunuz için geleceğe pek çok yatırım yapabilirsiniz. Onun adına bankalarda para biriktirip, ona sağlık sigortaları yaptırıp, en iyi okullarda okutarak geleceğini garantiye almış gibi hissedebilirsiniz, ama bunlar onun kişiliğine bir katkıda bulunmaz. Çocuğunuz ve sizin için şimdi önemli. Şimdi ona sarılabilir, şimdi onu dinleyebilir, şimdi onu öpebilir, şimdi onu anlayabilirsiniz. Asla yarın değil, şimdi.


Konular