Hayata yeniden sarılmak

Bu kitapta, yazarken en sevimsiz bulduğum ve en keyifsiz yazdığım bölümün bu bölüm olduğuna inanmanızı isterim. Ne kadar uzman olursanız olun, konunuzda ne kadar profesyonel olursanız olun, konu ölüm ve çocuk olduğunda etkilenmemeniz elde değil. Ya da en azından benim için böyle. Bu bölümün sonuna geliyoruz. Bu satırları yazarken beni tek mutlu eden şey, sizlerin sorunlarına ve aklınızdaki soru işaretlerine biraz olsun ışık tutacağımı bilmek oldu.

Konuşmacı olarak katıldığım her seminerde, neden annesi ya da babası ölen çocukların durumu ile ilgili bir yayınım olmadığı sorusu ile çok sık karşılaştım. Sadece bu konuda, anne-babalara rehber olacak bir kitabın çok kısıtlı olabileceğini düşünüyordum. Anne-Baba Olma Sanatının çatısını hazırlarken aklımda hep bu konu vardı. Umarım amacına ulaşır.

Bu bölümün sonuna gelirken, sizlere yeniden hayata sarılmanızı öneriyorum. Yaşadığınız deneyimin çok zor olduğunu biliyorum. Önerilerin çok kolay hayata geçirilmeyeceğini de biliyorum. Eşinizin öldüğünü çocuğunuza söylemenin, yöntemi her nasıl olursa olsun, ne kadar acı verebileceğim de hissedebiliyorum. Ancak şunu da biliyorum ve sizin de bilmenizi istiyorum ki, siz hayata ne kadar sımsıkı sanlırsanız çocuğunuz ya da çocuklarınız da o kadar sımsıkı sarılacaktır.

Acınızı olabildiğince yaşayın ve daha sonra acınızı serbest bırakın. İçinizde tutmayın. Acınıza değil, hayata sarılın. Hayatın güzelliklerini, renklerini görmeye çalışın. Hayatın mucizesini çocuğunuzda yakalayın. Eşinizin bedenen değil ama ruhen sizinle olduğunu bilin ve bu size güç versin.

Yaşamaktan ve hayattan kaçmak, güçsüzlerin seçimidir. Oysa eşiniz sizin asla güçsüz olmanızı istemezdi. Sizin ve çocuğunuzun mutlu olmasını isterdi. Yaşamayı, hayatı, güçlü ve mutlu olmayı seçin. Başaracağınıza inanıyorum, siz de inanın. "Yeniden" deyin kendi kendinize ve yeniden kelimesinin amacına sımsıkı sanlın.


Konular