Eleştirirken sevgi dili kullanmak

Çocuğunuzu gerek olumlu davranışlarında onaylarken, gerekse hatalarını göstermeye çalışırken sevgi dilini kullanmama onun kişilik gelişiminde son derece olumlu etkiler oluşturacaktır,Anne-babasının onun doğrularını sevgiyle onayladıklarını dükçe kendisine güveni artacak, eleştirinin dilinin acımasızca değil de sevecenlikle yapıldığını deneyimledikçe, eleştirilere açık ve sürekli kendisini yenileyen bir insan olacaktır.

Çevremizdeki pek çok insan eleştirilere kapalıdır. Bu yüzden de at gözlüğü ile yaşamlarını sürdürür ve asla kendilerini geliştiremez.İşte bu insanlar çocukluk yıllarında anne-babalar tarafından acımasızca eleştirilmiş insanlardır ve hayatlarında eleştiriye tahammülleri yoktur,çünkü eleştiriyi kötü bir yaklaşım, sevgiden uzak bir yaklaşım olarak görürler. "Eşim beni hiç sevmiyor çünkü beni eleştiriyor" demişti bir danışanım. Eleştirilmeyi, sevilmemek olarak algılıyordu.

Hangimiz hatasızız? Siz mükemmel misiniz? Hiç eleştirile çek bir yanınız yok mu? Hep doğru davranışlarda mı bulunursunuz? Hayatınız boyunca aldığınız kararlar hep doğru kararlar mıydı? Her zaman hatasız, en iyi, en doğru, en mükemmel siz mi oldunuz?

Bu soruların gerçekçi yanıtı kocaman bir "hayır´ Yeryüzünde hiçbir insan hatasız ve tümüyle mükemmel değildir. Her insanın hataları, yanlış kararları, olumsuz davranışları, eksik yönleri vardır. Ancak hepimizin kişiliğinde mükemmele yakın bit ya da birden fazla özellik de vardır. Önemli olan hatalarıma görebilmek, onları düzeltmeye çalışmak ve olumlu yönlerimle ön plana çıkarabilmektir.

Biz yetişkinler için tüm bu uğraşlar olağan ve kolay olsa da, çocuklar için hatalarını görmek, doğruyu oluşturmak ve kendini geliştirmek çok da kolay değildir. Onlara destek olacak birilerine ihtiyaçları vardır. O birileri de anne-babalarıdır.

Çocuğun kişilik gelişiminde, eleştirirken sevgi dilini kullanarak yönlendirme çok önemli. Çocuğun yaşı kaç olursa olsun, yanlışlarını ona sevecenlikle anlatmanızda fayda var. Aksi halde olumsuz ifadeli eleştirileriniz onu örseler ve karşınıza inatçı, size karşı gelen, söz dinlemeyen, âsi bir çocuk çıkıverir.

Birinci kural olarak şunu benimsemelisiniz: Çocuk mutlaka hata ve yanlış yapacak. Unutmayın ki, o büyümekte ve gelişmekte olan bir insan ve sizden kaç yaş küçük! Sizin gibi düşünmesi, olayları sizin gördüğünüz gibi görüp değerlendirmesi, kendisini mükemmel idare etmesi söz konusu değil.

Gelin, şimdi elinize bir kağıt ve kalem alın ve ondan beklentilerinizi sırayla yazın. İkinci olarak, çocuğunuzdan beklentilerinizi gözden geçirmenizi istiyorum. Neler var beklentilerinizde? En´ler ve hiç´ler değil mi? En iyi okuyan, en temiz, en tertipli, en çalışkan, en akıllı, en başarılı, en söz dinleyen ya da hiç ağlamayan, hiç uyumsuz davranışlar göstermeyen, hiç yemek seçmeyen, hiç uykularınızda sizi rahatsız etmeyen, hiç arkadaşlarıyla kavga etmeyen ve bunun gibi en olması gerekenler ve hiç olmaması gerekenlerden oluşan bir listeye sahip olduğunuzu göreceksiniz.
Şimdi de, çocuğun en olmasını istediklerinizde beklentinize yaklaşık davrandığında, onu gün içinde kaç kere olumlu onayladığınızı ve çocuğun hiç olmasını istemediklerinizde gün içerisinde onu nasıl ve kaç kere eleştirdiğinizi saptayın. Çocuğu onayladığınız ve eleştirdiğinizde nasıl cümleler kuruyorsunuz, lütfen bunları yazın.

Çocuğumun onayladığım davranışları:
Örnek: Kendi kendine yemek yer Okuldan gelince hemen dersine oturur.
Çocuğumun onaylamadığım davranışları:
Örnek: Her şeye ağlar. Çok dağınıktır.
Çocuğumu onayladığımı ona hangi cümlelerle söylüyorum?
Örnek: Aferin, çok iyi, harikasın.
Çocuğumu eleştirirken ona neler söylüyorum?
Örnek: Aptalsın, beceriksizsin, kafan çalışmıyor mu?
Şu andan itibaren bir defteriniz olsun. Her gün defterinize şunları not edin:
Bugün çocuğumu kaç kere sevgi sözcükleri kurarak onayladım? Neler söyledim?
Bugün çocuğumu kaç kere acımasızca ve öfkeyle eleştirdim?Neler söyledim?

Bir hafta boyunca bu notları tuttuktan sonra, eleştirilerinizi sevgi diliyle yapmaya başlayın. Çocuğunuz sizin hoşlanmadığınız bir davranışta bulunduğunda, bundan hoşlanmadığınızı ya da onun hatalı davrandığını söyleyeceğiniz zaman, kuracağınız cümleye mutlaka şu sözcüklerden biriyle başlayın ve mutlaka bir diğeriyle bitirin. "Canım, tatlım, bir tanem, aşkım, güzelim vb." Karşılaştırmalı bir örnek verecek olursak;

Beş yaşındaki çocuğunuz yemeğini bir türlü kendisi yiyemiyor, etrafa döküp saçıyor.
Öfkeli-yıkıcı eleştiri:
"Ne beceriksiz çocuksun, bir türlü şu kaşığı nasıl tutacağını öğrenemedin. Bak her yeri mahvettin." Çocuğunuzun duygusu ve düşüncesi: ´Beceriksizim, hiçbir şeyi doğru yapamıyorum.Sevgi dilini kullanarak uyarma: "Tatlım, kaşığı öyle değil de böyle tutsan bir tanem." Çocuğunuzun düşüncesi ve duygusu: ´Başaracağım, mutluyum.
Ergenlik dönemindeki çocuğunuz sürekli müzik dinliyor ve derslerine çok az zaman ayırıyor.
Öfkeli-yıkıcı eleştiri:
"Yine mi müzik dinliyorsun, sen adam olmazsın, karnen yine berbat gelecek´
Çocuğunuzun duygu ve düşüncesi:
´Of, içim sıkılıyor. Zaten bana hiç güvenmez
Sevgi dilini kullanarak uyarma:
"Canım biraz müzik dinlemeye ara versen de derslerine baksan, sonra üzülmeni istemiyorum güzelim."
Çocuğunuzun düşünce ve duygusu:
´Annem haklı ve beni düşünüyor, bundan mutluyum

Eleştirilerinizi sevgi dilini kullanarak yaptığınız zaman çocuğunuzdaki olumlu değişimleri defterinize not edin. Göreceksiniz ki, çok kısa zamanda çocuğunuzla aranızda hem sevgi dolu bir iletişim kurulmuş olacak, hem de o istenmeyen davranışlarını hızla bırakmaya başlayacak.

Biz yetişkinlerde de durum aynı değil mi? Siz kendinizi insanların yanında en çok nasıl rahat ve huzurlu hissedersiniz ve en çok kimlerin düşüncelerine önem verirsiniz? Sizi acımasızca ya da olumsuz bir dille eleştirenlerin yanında mı daha rahatsınız, yoksa sizinle konuşurken sevgi dilini kullanan insanların mı? Yanıtınız elbette ikinci seçenek olacaktır.

- Hiç iyi bir anne değilsin?
Bu size kendinizi nasıl hissettirdi?
- Tatlım, küçük kızınla daha çok zaman geçirsen sanırım ikiniz de daha mutlu olacaksınız.
Ya şimdi kendinizi nasıl hissettiniz? Birincisinde, eminim ki,iç dünyanızda bu cümleye karşı hemen bir direnç gelişti.
- Neden iyi anne olmayayım ki? Hem buna sen nasıl karar verebilirsin?
İkincisinde ise karşı tarafın bu sözleri sizin şu şekilde düşünmenizi sağlayacaktır:
- Gerçekten haklı olabilir. Kızımla daha çok zaman geçirmeliyim.

Yeni oluşturduğunuz defterinizin bir bölümünü de günlük yaşamda çocuğunuza ne kadar sevgi dolu sözcüklerle yaklaştığınıza ayırın. Çok basit olaylardır bunlar. Sabahları uyandığında ona nasıl "Günaydın" diyorsunuz, onunla oyun oynarken ona nasıl cümlelerle yaklaşıyorsunuz, onu okula gönderirken,yemeğe çağırırken, ondan herhangi bir şeyi yapmasını ya da yapmamasını isterken, akşam yatmasını söylerken, bakın bakalım sevgi dilini ne kadar kullanıyorsunuz?

Gün içinde çocuğuma sevgi dilini ne kadar kullanıyorum?
Güne başlarken;
Günaydın Günaydın canım
Yemeğe çağırırken;
Hadi yemeğe Yemeğe geel! Yemek zamanı tatlım
Herhangi bir istekte bulunurken;
Bana su getirsene Bana su getirir misin güzelim
Akşam yatmasını söylerken;
Hadi artık yatağa Uyku zamanı geldi bir tanem, iyi geceler

Yukarıdaki, örnek bir listedir. Bu örnekler sizin yaşam koşullarınıza göre çok fazla çoğaltılabilir. Bu listenizi siz kendiniz Oluşturup kendi analizinizi yaptığınız zaman, çocuğunuza nasıl yaklaştığınızı çok net göreceksiniz. Sevgi sözcüklerini sık kullanıyorsanız sorun yok, ancak çocuğunuza yaklaşımınız daha çok emir cümlelerinden oluşuyorsa hemen değiştirmeye başlamanızda fayda var.

Bilinçaltı ya da alt bilinç bize yöneltilen yönergeleri kayıt eder ve kendimizi o şekilde hissetmemizi sağlar. Rüyalarımızda bu duygularımız çok net açığa çıkar. 10 yaşındaki bir kız çocuğu rüyasında annesi tarafından boğazının sıkıldığını görmüştü. Arada sırada benzer rüyalar gördüğünü de söylüyordu. Bir başka rüyasında annesi onu karanlık bir odaya kapatıyor, başka bir rüyasında ise annesi onu iplerle bağlıyordu. Annesi ise kızının bu rüyalarına bir anlam veremiyor, kendisini bu şekilde gördüğü için çok üzülüyor, hatta zaman zaman içinden kızına kızdığını ifade ediyordu. Anne kızına hiç sevgi dolu sözcüklerle yaklaşmıyordu. Ona sürekli emir cümleleri kuruyordu: "Üstünü değiş, dersini çalış, telefonla konuşmayı bırak ve hemen kapat" tarzındaki yaklaşımları çocuğun üzerinde öylesine baskı oluşturuyordu ki, bilinçaltı bu baskıları "Annem tarafımdan sevilmiyorum" mesajı olarak alıyor ve bu olumsuz mesaj da rüyalarında açığa çıkıyordu.

Biri tarafından sevildiğimizi nereden biliriz? Sevdiklerimiz tarafından sevilmek ve bu sevginin varlığını kulağımızla duymak isteriz. Anne-babamız tarafından sevildiğimizi,duydukça, sevilen yönlerimiz olduğunu duydukça, biz de kendimizi fark eder ve sevmeye başlarız: "Demek ki, benim şu yönüm çok iyi, 0 halde kendimi seviyorum."

Aşağıdaki algılamalarda hangi çocuk kendisini sever?

Annem-babam beni güzel buluyor.

Annem-babam beni çirkin buluyor. Annem-babam beni akıllı görüyor. Annem-babam bana aptal diyor. Annem-babam beni yetenekli görüyor. Annem-babam beni çok yeteneksiz görüyor. Annem-babam beni becerikli görüyor. Annem-babam benim işe yaramaz olduğumu söylüyor. Annem-babam beni başarılı buluyor. Annem-babam bana başarısız diyor. vb.

Hiç şüphesiz, anne-babası tarafından olumlu yönlerini duyan çocuk kendisini fark etmeye başlar ve kendi olumluluklarından hoşlanarak kendisini sever, kendisine güvenir ve kendisini daha da geliştirir. Anne-babası tarafından olumsuz yönlerini duyan çocuk da kendisini fark etmeye başlar, kendi olumsuzluklarından hoşnut olmayarak, kendisine karşı sevgi değil sevgisizlik besleyerek kendine yabancılaşır ve davranış bozuklukları geliştirir.
O halde yüreğimizde çocuğumuza beslediğimiz o sonsuz sevgimizi ona sevgi sözcükleriyle ulaştıralım.


2 yorum

benm annem benihiç sefmio0r

benm annem benihiç sefmio0r ban kufur bile edio0 o0lmek istiyo0rum

16.06.2008 - pelin

Tüm anneler çocuklarını

Tüm anneler çocuklarını çok sever. Belki bazıları doğru iletişim kuramaz ama bu çocuklarını sevmedikleri anlamına gelmez.

19.06.2008 - Sezen Aksu

Konular