Annenin en çok yakındığı faktör: zaman

Günümüzde zaman insanlık için en önemli değer haline geldi. Herkes zamanla yarışmakta. Kişinin yapması gerekenler çoğaldıkça, zamanı iyi kullanma becerisini de geliştirmesi gerekiyor. Yaşam zaman üzerine kurulu. İşimize, gereksinmelerimize, hayattaki sorumluluklarımıza ayırdığımız zaman, sevdiklerimize ayırdığımız zamandan daha çok. Daha iyi bir yaşam, daha konforlu bir yaşam, daha zengin bir yaşam hedeflerine doğru ilerlerken, doğal olarak, eşimize, anne-babamıza ve çocuğumuza kalan zaman azalmakta. Çocuğumuza daha iyi bir okul, daha iyi bir eğitim isterken, çocuğumuzu da zamanın koşturmasına salıverdiğimiz kesin bir gerçek.

Annelerin en çok yakındığı konu zaman yetersizliği. Özellikle çalışan anne için bu bir işkence. Hem işteki hem evdeki sorumluluklar, hem evliliğin hem de sosyal hayatın gereklilikleri düşünülünce çocuğa kalan az bir zaman olmakta. Bu az zaman içerisinde çocukla şimdi´yi yakalamak oldukça zor. Çünkü anneler tüm günün yorgunluğu, evde yapılması gerekenler, ertesi gün yapılacaklar arasında sıkışıp kaldığında gerek zihin gerek beden gerekse ruh dünyası açısından, çocuğuyla şimdiki zamanı değerlendirebilmesi imkânsız. "Anne olmayı nereden öğreniyoruz?" sorusunu bir yana bırakacak olursak, "Anne olmayı öğrenirken zaman bu öğrenme sürecini nasıl etkiliyor?" sorusu ayrı bir başlık altında incelenmeli aslında. O halde inceleyelim.

Anne olmayı öğrenme sürecine zamanın etkisi

Bebeğimiz henüz doğmamışken, ona tüm zamanımızı ayıracağımıza dair kendi kendimize söz veririz. Bir süreliğine bu sözümüzü yerine getiririz de. Ancak burada sözümüzü yerine getirten koşul bebeğimizin kendisidir. Çünkü hiç durmadan acıkır, uyur, ağlar, gazı vardır, altını kirletir, yani annesini zorunlu bir ilgiye iter. Bebek biraz büyümeye başladığında, memeden kesildiğinde, kendi kendine yürümeyi başardığında ve isteklerini ifade etmeye başladığında anneye doğal olarak biraz daha geniş zaman kalır. Günümüz koşulları gereği anne eğer çalışmak zorunda olan bir anne ise, vicdan azabı, suçluluk duygularıyla dolu süreç başlar, çünkü zaman artık annenin ve çocuğun aleyhine işlemeye başlamıştır. Burada daha çok, çalışan anneyi ve çocuğunu göz önüne alıyoruz, çünkü çalışmayan annelerde bu sorunu daha az gözlemliyoruz.

Anne olmayı öğrenirken zaman bu öğrenme sürecini olumsuz etkileyebiliyor. Anne işine daha çok odaklandığı için, en azından buna zorunlu olduğu için çocuğa ayrılan zaman da doğal olarak azalıyor. Oysa çocuğun, annesine olan gereksinimi kaçınılmaz. Özellikle ilk üç sene çocuk annesinin ilgi ve sevgisine her zaman olduğundan daha çok muhtaçtır. Çocuk evden işe giden annesini kendisini terk etmiş gibi hisseder ve çeşitli duygu, düşünce ve davranış bozuklukları geliştirebilir. Anne yoksunluğu çeken çocuk annesinin arkasından feryat figan ağlar ve çok zor susup sakinleşir. Bu arada anne de elbette duygusal anlamda epeyce yıpranır.

Koşullan değiştiremiyorsak koşulları iyileştirme olanağımızı kullanmalıyız. Yapmak zorunda kaldığımız eylemlerden arta kalan zamanı nitelikli yani kaliteli biçimde geçirebiliriz. Çalışmak zorunda olan anneler işlerinden arta kalan zamanı çocuğuyla nitelikli ve verimli saatlere dönüştürebilir. Bu konuyla ilgili bilgileri daha ileriki bölümlerde bulabileceksiniz.

Her şeyden önce şunu bilmelisiniz ki, bu koşullan sadece siz yaşamıyorsunuz. Yalnızca ülkemizde değil, dünyanın pek çok yerinde pek çok anne aynı koşullarda benzer duyguları ve suçlulukları yüreğinde taşımakta. İnsanın yaşadığı zorlukta tek başına olmadığını bilmesi biraz da olsa rahatlatıcı bir durum. En azından, "Bu bir tek benim başıma gelmiyor" demek bile annenin yüreğindeki sıkıntıyı az da olsa giderebiliyor. Eh, hem zamanla yarışmak hem de anne olmak kolay değil.


Konular